Musul'daki İç Göçmenlerin Çilesi Dinmiyor

Irak'ta DEAŞ'ın harabeye çevirdiği Musul'dan kaçarak, kentin çevresinde bulunan kamplarda zor koşullar altında yaşamlarını sürdüren iç göçmenler, bir an önce evlerine dönmek istiyor.

rak'ta terör örgütü DEAŞ ile girilen çatışmaların ardından büyük yıkımın meydana geldiği Musul'da iç göçmenler, kentin çevresinde bulunan çadır kamplarda zor şartlar altında yaşamlarını sürdürüyor.

Musul'da 2016'da terör örgütü DEAŞ'a karşı başlatılan operasyondan sonra şiddetli sokak çatışmalarından dolayı evlerini terk edip kentin çevre bölgelerindeki kamplara yerleştirilen iç göçmenler için hayat, kış mevsiminin gelmesiyle daha da zorlaştı.

 ÇAMUR DERYASINA DÖNEN KAMPTA YAŞAM MÜCADELESİ

Kentin güneyinde yer alan Kayyara kasabasındaki Cedda göçmen kampında yaşayan yaklaşık 10 bin Musullu, yağmurlu havanın etkisiyle çamur deryasına dönen kampta hayata tutunuyor. Bu durum, en çok çocuk ve kadınları etkiliyor.

Musul'u kurtarma operasyonu üzerinden bir yıl geçmesine rağmen kentin birçok bölgesinde barınma, güvenlik sorunları ve iş imkanlarının az olması ve enkazın kaldırılmaması, sivillerin evlerine tekrar dönebilmesinin önündeki en büyük engeller arasında sayılıyor.

ESKİ GÜNLERE DÖNMEK İSTİYORLAR

Kentin yeniden imarı umuduyla her gün evlerine dönebilme hayali kuran göçmenler, kamp çilesinin sona ermesiyle bir an önce eski günlerine dönmek istiyor.

Yetersiz beslenme ve kamptaki kötü hijyen koşulları nedeniyle çocuklarının hastalanmasından korktuğunu dile getiren, kamp sakini 35 yaşındaki beş çocuk annesi Halime Muhammed, "DEAŞ'ın ardından Musul'da hayat hâlâ normale dönmedi. Yardımlarla ayakta kalıyoruz. Zor şartlar altında hayatımızı sürdürüyoruz. Kış mevsiminde kamp hayatı oldukça zor. Seli var çamuru var." diye konuştu.

 "KÖTÜ KOŞULLAR ALTINDA YAŞAMAYA MAHKUM EDİLDİK"

25 yaşındaki Samah Hamad da Irak'ta gün yüzü görmediklerini dile getirerek, "Kocam öldü, dört çocuğuma bakmak zorundayım. Yetkililer nasıl yaşadığımızı görmeli. Savaşta ölmedik ama yetersiz beslenme ve kötü koşullar altında yaşamaya mahkum edildik." ifadelerini kullandı.

Kentin imarının bir an önce başlamasını ve evlerine dönmek istediklerini ifade eden Hamad, sorunların bir an önce çözülmesinin yüz binlerce göçmene tekrar evlerine dönebilme imkanı sağlayacağını kaydetti.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.