Mültecilerin Ülkelere Göre Dağılımı

BM verilerine göre 10 yıl önceye göre mültecilerin sayısı iki kat arttı. Savaş ve çatışmaların yerinden ettiği milyonlarca insan yersiz yurtsuz ya da evsiz bir şekilde yaşamlarını sürdürüyor. Peki dünyada ne kadar mülteci olduğunu biliyor musunuz?

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) her yıl 20 Haziran Dünya Mülteciler Günü'nden bir gün önce "2016 Küresel Eğilimler" raporunu yayınlıyor.

Mülteci sayılarının rekor düzeye ulaştığı belirtilen bu yılki raporda, şiddet ve zulüm yüzünden evlerinden kopartılan milyonlarca insan ile ilgili çarpıcı veriler paylaşıldı.

1- 2005 yılında dünyada toplam mülteci nüfusu 35 milyon civarındayken, 2016 yılında bu sayı neredeyse iki katına çıkarak 65 milyon 600 bin oldu.

2- Bu sayı, dünyanın 21. en büyük nüfusuna sahip ülke olan İngiltere’nin nüfusundan bile daha fazla.

3- Savaş ve şiddet nedeniyle kendi ülkesi içinde başka bir yere göç eden toplam 40 milyon 300 bin kişi var.

4- Ülkesini terk etmek zorunda kalmış mülteci konumundakilerin sayısı ise 22 buçuk milyon.

5- Dünyada en fazla mülteci, 2 milyon 900 bin kişiye kucak açan Türkiye'de.

DÜNYADA EN FAZLA MÜLTECİYE SAHİP OLAN ÜLKELER 

Türkiye: 2 milyon 900 bin

Pakistan: 1 milyon 400 bin

Lübnan: 1 milyon

İran: 979 bin 400

Etiyopya: 940 bin 800

Ürdün: 791 bin 600

6- Avrupa ülkeleri arasında en fazla mülteciyi barındıran Almanya, 722 bin 400 ile en fazla iltica talebinde bulunulan ülke konumunda.

* En çok iltica talebi alan ülkeler arasında sırasıyla ABD, İtalya, Türkiye, Fransa, Yunanistan ve Avusturya geliyor.

7- En fazla göç veren 3 ülke Suriye, Afganistan ve Güney Sudan.

* En fazla göç veren ülkeler başta Suriye (5 milyon 500 bin) olmak üzere Afganistan (2 milyon 500 bin), Güney Sudan (1 milyon 400 bin kişi) Somali, Myanmar, Eritre ve Burundi.

8- Geçen yıl her 3 saniyede 1 kişi yerinden edilirken, her dakika 20 kişi mülteci konumuna düşüyor.

Kaynak: gzt.com

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.