Malhun Hatun Kimdir?

Malhun Hâtun kimdir? Osman Gazi’nin eşi Malhun Hâtun kimin kızıdır? Malhun Hâtun’un Osman Bey ile evliliği nasıl olmuştur? Kısaca Malhun Hâtun’un hayatı...

Malhun Hâtun, Osmanlı Beyliği’nin kurucusu Osman Bey’in hanımıdır.

MALHUN HATUN KİMDİR?

İlk Osmanlı tarihçilerinden Âşıkpaşazâde, Mal Hatun / Malhun Hatun’un babasının Şeyh Edebali olduğunu bildirmiştir.[1]

İlk Osmanlı kaynaklarında Mal Hatun / Malhun Hatun olarak geçer ve kendisinden genellikle Osman Bey’in hanımı, Şeyh Edebâli’nin kızı ve Orhan’ın annesi diye söz edilir.

Şeyh Edebali Hazretleri’nin terbiyesinde yetişen Mal Hâtun, mükemmel bir eğitim almıştır. Edebi, ahlâkı, güzelliği ve meziyetleri ile herkesin takdirini kazanmıştır.

Babasından aldığı nasihat üzerine ilim adamlarına hürmet göstermeyi kendine şiar edinen Osman Gazi, Şeyh Edebali’ye muhabbet besler, onun dergâhına uğrayıp onu ziyaret eder ve misafir olarak yanında kalırdı.

Bu ziyaretlerden birinde Mal Hâtun’u görüp beğenen ve onunla evlenmeyi arzu eden Osman Gazi, talebini babası Ertuğrul Gazi vasıtasıyla Şeyh Edebali’ye bildirmiş, fakat:

“-Şimdi zamanı değil!” şeklinde olumsuz bir cevapla karşılaşmıştır.

Bir süre sonra Osman Gazi bir gece rüyasında, Şeyh Edebali’nin koynundan bir nur çıktığını, o nurun kendi koynuna girdiğini, daha sonra yanlarında çıkan bir ağacın giderek büyüdüğünü, yeşilliği ve güzelliğinin yanı sıra yeryüzünü gölgeleyecek kadar dallarının uzadığını, bu gölgelikte insanların barındığını görmüştü. Sabah olunca rüyasını tabir ettirmek için Şeyh Edebali Hazretleri’ne gitmiş, gördüklerini bir bir anlatmıştı.

Şeyh Edebali rüyayı:

“-Kızım Mal Hâtun sana eş olacak, bu evlilikten meydana gelen evlâdına ve sana Hak Teâlâ saltanat verecek, bütün dünya kuracağınız devletin himayesinde olacak ve uzun yıllar bu devlet payidar olacak.” şeklinde tabir etmiştir.

Edebali’nin de rızâsıyla çok geçmeden Mal Hâtun ile evlenen Osman Gazi’nin bu evlilikten Alaaddin ve Orhan isimlerinde şehzadeleri dünyaya gelmiştir.

Osman Gazi, cihad ve siyaset meydanlarında büyük cihan devletinin temellerini atarken, Mal Hâtun da bir taraftan gazi eşine gerektiği üzere hizmette bulunmuş; bir taraftan da bu yeni devletin, yiğit ve fedakâr kızlarını kanaviçe gibi nakış nakış işlemiştir.

Osman Gazi ile kırk seneyi aşan mutlu bir evlilik süren Mal Hâtun, hem kendi evlâtlarına ve torunlarına, hem de Kayı Obası’nın evlâtlarına İslam dîninin esaslarını ve Türk törelerinin gerektirdiklerini öğretmiş; ileride yüklenecekleri devlet hizmetine hazırlamak üzere onları ilme, irfana, hizmete ve cihada teşvik etmiştir.

Muhterem pederi Şeyh Edebâli’nin vefatından bir ay sonra Mal Hâtun da vefat etmiş; Bilecik’te babasının tekkesinin yanında, kendisi için yapılan türbeye defnedilmiştir.

Rivâyete göre Osman Gazi, önce Şeyh Edebali’nin cenaze namazını kıldırmış, bir ay sonra da eşinin cenaze namazına katılmıştır. Üç ay kadar sonra da Osman Gazi vefat etmiş ve Bursa’ya defnedilmiştir.

Mal Hâtun, evlâdı Orhan Gazi’nin saltanatını görememiştir.

Bütün dünyaya îman ve hidayet ulaştıran, insanlığa adalet tevzî eden, müslümanların bayraktarı, kimsesiz ve fakirlerin sığınağı cihanşümûl Osmanlı Devleti’nin temellerinin atan, İslâm medeniyetinin yetiştirdiği güzîde hanımlardan Mal Hâtun’un mekânının Cennet, makâmının âlî olmasını Rabbimiz’den niyaz ederiz. Bizzat yahut evlâtları vasıtasıyla kurmuş oldukları bütün hayır müesseseleri kendilerine kıyamete kadar devam eden bir sadaka-i câriye kapısı olsun. Âmîn.

İstifade Edilen Kaynaklar: Feridun Emecen, “Mal Hatun”, DİA, Ankara 2019, EK-2. cilt, 182-183; Mehmed Emre, Hanım Sahabeler, İstanbul 2019, 381-382; Ahmet Şimşirgil, Vâlide Sultanlar ve Harem, İstanbul 2017, 93-96.

Kaynak: Merve Güleç, Altınoluk Dergisi, Sayı: 452

İslam ve İhsan

OSMAN GAZİ KİMDİR?

Osman Gazi Kimdir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.