Leyl Suresi 19. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Leyl Suresi 19. ayeti ne anlatıyor? Leyl Suresi 19. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Leyl Suresi 19. Ayetinin Arapçası:

وَمَا لِاَحَدٍ عِنْدَهُ مِنْ نِعْمَةٍ تُجْزٰىۙ

Leyl Suresi 19. Ayetinin Meali (Anlamı):

O, birinden iyilik görmüş de onun karşılığını veriyor değildir.

Leyl Suresi 19. Ayetinin Tefsiri:

O ateşten kurtulmanın yolu, takvâ sahibi olmak, yani Allah’a ve âhirete inanarak Allah’ın razı olmayacağı, aksine onun azabını celbedecek bütün yanlış hal ve hareketlerden uzak durmak; O’nun razı olacağı güzel işler yapmaktır. Bu güzel işlerin başta gelenlerinden biri, nefsi tezkiye ve kalbi tasfiye edebilmek, onu arındırıp yüceltmek için malı mülkü, karşılığında bir teşekkür bile beklemeden sırf Allah rızâsı için hayır yollarında harcamaktır. Böyle şahsiyet sahibi insan, yardım ettiği kimselerden bir yardım beklemez. Sadece Allah rızâsı için yardım eder. Yardım ettiği kimsenin onun üzerinde, karşılığını vermesi gereken bir iyiliği yoktur. Bunun en güzel misali başta Peygamberimiz (s.a.s.) olmak üzere, onun seçkin sahabîleridir. Nitekim Hz. Ebubekir (r.a.) ile alakalı şu hâdise çok dikkat çekicidir:

Ebubekir (r.a.) servetinin çoğunu köleleri hürriyetine kavuşturmak ve onların hidâyetine vesîle olmak için sarf ederdi. Zira bir mü’mini sevindirmek ve onun kulluk vazifelerini huzur içinde îfâ edebilmesini sağlamak, merhamet ummanı o insan için tarif edilemez bir saadet kaynağı olmuştu. Servetini bu şekilde harcayıp tüketmesinden hoşlanmayan babası Ebû Kuhâfe birgün:

“–Oğlum! Sen hep zayıf ve güçsüz köleleri satın alıp âzâd ediyorsun. Madem köle âzâd edeceksin, şöyle güçlü-kuvvetli köleler satın al da, tehlike ve kötülüklere karşı önünde durup seni korusunlar” dedi. Hz. Ebûbekir ise:

“–Babacığım, benim böyle davranmakta yegâne maksadım Allah’ın rızâsını kazanmaktır. Ben onları âzâd etmekle ancak Allah katındaki mükâfâtı istiyorum” dedi. (Taberî, Câmi‘u’l-beyân, XXX, 279)

 Allah Teâlâ, kendi rızâsı için böyle cömertlik ve fedakârlık yapanlardan razı olacak ve onlara öyle mükâfat verecek ki, onlar da nihâyetsiz memnuniyet duyacaklardır.

Şüphesiz verilen bu müjdeye en layık olan kişi, müttakîlerin ve cömertlerin serveri olan Nebiyy-i Muhterem (s.a.s.)’dir. Şimdi başta Efendimiz olmak üzere onun muazzez şahsında, tam bir samimiyet ve teslimiyet içinde Allah’a kulluk yapanlara daha büyük müjdeleri haber vermek üzere gönülleri ve ruhları aydınlatıcı şualarıyla Duhâ sûresi geliyor:

Leyl Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Leyl Suresi 19. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.