Kur’ân’ı Okurken Sonra Onu Unutanların Durumu

Kuran'ı okurken onu unutanların durumu ne olucak? Hadisler bu konuda Müslümanları nasıl uyarıyor?

Kur’ân-ı Kerîm’i devamlı okumak ve ezberlenen yerleri tekrar etmek lâzımdır. Aksi takdirde bunlar unutulmaya başlar. Bu hususta Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’in îkâzları mevcuttur. Bunlardan birinde şöyle buyururlar:

“Kur’ân’ı okumaya ve müzakere etmeye düzenli bir şekilde devam edin! Zira o, insanların kalbinden, yuları çözülmüş devenin kaçmasından daha çabuk ayrılıp gider.”[1]

Bu ise büyük bir kayıp ve mahrûmiyettir. Kur’ân insana günahlarına cezâ olarak unutturulur. Çünkü Kur’ân’ı unutmak en büyük musibetlerden biridir ve insanın başına ancak büyük bir günah sebebiyle gelir.

Âlimler tembellik ve ihmal sebebiyle Kur’ân’ın bir kısmını veya tamamını unutmanın büyük günahlardan sayıldığını kuvvetli bir şekilde ifade etmişlerdir. Zira hadislerdeki şiddetli tehdit buna delalet etmektedir. Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuşlardır:

“Bir kimse Kur’ân’ı okurken sonra onu unutursa kıyamet günü Allah’ın huzuruna kötürüm olarak çıkar, (yaptığına bir mazeret bulamaz, son derece mahcup olur).”[2]

Kalpler, ancak Allahʼı zikretmekle gerçek huzur ve itmiʼnâna kavuşabileceği gibi,[3] bir ismi de “zikir” olan[4] Kurʼânʼdan uzaklaşan kalpler de, huzursuzluk, kasvet ve gaflete dûçâr olur. Nitekim Sahâbe-i kirâmdan Ebû Musâ el-Eş’ârî’nin kendisini ziyarete gelenlere yaptığı şu tavsiye, bu hakîkatin bir ifâdesidir:

“Kur’ân okumaya devam ediniz! Sakın, uzun müddet Kur’ân okumayı terk etmeyin! Aksi hâlde sizden öncekiler gibi, sizin de kalpleriniz katılaşır.”[5]

Dipnotlar:

[1] Buhârî, Fedâilü’l-Kur’ân, 23; Müslim, Müsâfirîn, 226-227.

[2] Ebû Dâvûd, Salât, 354/1474.

[3] Bkz. er-Ra‘d 13/28.

[4] Bkz. el-Hicr 15/9.

[5] Müslim, Zekât, 119.

Kaynak: Doç. Dr. Murat Kaya, Kitabımız Kur’ân Muhtevâsı ve Fazîletleri, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

KUR’ÂN-I KERÎM’İ DÜNYA MENFAATİYLE DEĞİŞME

Kur’ân-ı Kerîm’i Dünya Menfaatiyle Değişme

KUR’ÂN’I HUŞÛ VE HUZÛR İLE DİNLEYENLERİN MÜKAFATI

Kur’ân’ı Huşû ve Huzûr İle Dinleyenlerin Mükafatı

KUR’ÂN’I GÜZEL SESLE OKUMAK

Kur’ân’ı Güzel Sesle Okumak

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.