Korku Namazı Nedir?

Korku namazı nedir? Korku namazı hangi durumlarda ve nasıl kılınır? Korku namazı hangi seferlerde kılınmıştır? Korku namazının kılınışı...

Ebû Hanîfe ve İmam Muhammed’e göre düşman, sel baskını gibi korkulu zamanlarda aşağıda belirtilen şekilde korku namazı kılınması meşrûdur. Ebû Yûsuf’a göre ise bu namaz Hz. Peygamber devrine mahsustur.

Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulur: “Sen aralarında olup onlara namaz kıldıracağın vakit, onlardan bir grup seninle namaza dursun ve silâhlarını da yanlarına alsınlar. Secdeyi tamamladıkları zaman bunlar arkaya geçsinler; namaz kılmamış olan öteki grup gelsin ve seninle namaz kılsınlar, bunlar da silâhlarını yanlarına alsınlar, tedbiri elden bırakmasınlar. Çünkü kâfirler, silâh ve techizatınızı bıraktığınız sırada, sizi gâfil avlayıp baskın yapmak için fırsat kolluyorlar. Yağmurdan güçlük çekerseniz veya hasta olursanız, silâhlarınızı bırakmanızda size bir günah yoktur. Bununla birlikte korunma tedbirlerinizi alın. Allah, kâfirlere alçaltıcı bir azap hazırlamıştır.” [1]

Korku Namazının Kılındığı Savaşlar

Hz. Peygamber’in dört yerde korku namazı kıldırdığı nakledilmiştir. Bunlar; “Zatürrika’ ”, “Batn-ı Nahle”, “Usfan” ve “Zîkared” vak’alarıdır. Hz. Peygamber’den sonra Hz. Ali, Ebû Musa el-Eş’arî ve Huzeyfe (r. anhüm) de korku namazı kıldırmışlardır.

KORKU NAMAZI NASIL KILINIR?

Korku namazının kılınış şekli şöyledir: Savaş durumunda olan bir topluluktan bir grup, düşman karşısında durur, bir grup da gelip imama uyar; iki rekâtlı bir namazın ilk rekâtını, üç veya dört rekâtlı bir namazın da ilk iki rekâtını imam ile birlikte kılar; ikinci secdeden veya birinci oturuşta teşehhütten sonra bu grup düşman cephesine gider, diğer grup gelerek imama uyar. Onunla birlikte geri kalan rekâtları kılar ve yeniden düşman karşısına gider. İmam kendi başına selam verir, namazdan çıkar. Birinci grup döner gelir ve namazını kıraatsız olarak tamamlar, selâm verir, düşmana karşı gider. Çünkü bu grup “lâhik” durumundadır. Sonra ikinci grup gelir, namazlarını kıraatla tamamlayıp düşman tarafındaki mevzilerine dönerler. Zira bunlar da “mesbûk” hükmündedir. Gidip gelme güçlüğü varsa, bu kimseler bulundukları yerde de namazlarını tamamlayabilirler.

Bir topluluğun bu şekildeki namazı, muhterem ve faziletli bir imamın arkasında namaz kılmalarını sağlamak içindir. Aksi halde her grubun, başka bir imamın arkasında normal zamandaki gibi namazını kılması daha faziletlidir.

Korku namazının geçerli olması için, imama uyan bu grupların, namaz sırasında düşmanla çatışma hâlinde bulunmamaları, gidip gelirken hayvana binmemeleri ve mevki değiştirmemeleri, kısaca namazla çelişen bir iş yapmamaları gerekir. Aksi halde imam ile kıldıkları namaz bozulur.

Namazın İma ile Kılındığı Durumlar

Savaşın şiddeti artınca, asker vasıtalarından yere inemezse, onların üzerinde, gücü yettiği yöne doğru namazlarını îmâ ile kılarlar. Bu da mümkün olmazsa, namazlarını geri bırakırlar. Nitekim “Hendek Gazvesi” nde öğle, ikindi ve akşam namazları kazaya kalmıştır.

Hanefîler dışındaki çoğunluğa göre, savaşın kızıştığı kılıç savaşında bile namazı îmâ ile kılmak caizdir.[2]

Dipnotlar:

[1] Nisa, 4/102. [2] Bilgi için bk. İbnu’l-Humâm, age, I, 441; Meydânî, age, I, 124; İbn Âbidîn, I, 792; İbn Rüşd, Bidâyetü’l-Müctehid, I, 327; Zühaylî, age, II, 431 vd.

Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslam İlmihali, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

KORKU NAMAZI NASIL KILINIR?

Korku Namazı Nasıl Kılınır?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.