Kitap Okumadan Meydan Okunamaz

“Camiler ve Din Görevlileri Haftası” münasebetiyle Zonguldak İl Müftülüğünce düzenlenen “Cami ve Hayat” konulu programa katılan Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Dr. Selim Argun, bilgi zafiyetine işaret ederek, “Kitap okumadan meydan okunamaz.” değerlendirmesinde bulundu.

Zonguldak İl Müftülüğü Camiler ve Din Görevlileri Haftası” münasebetiyle “Cami ve Hayat konulu program düzenledi.

Programda konuşan Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Dr. Selim Argun, küresel taleplere cevap verebilmek için sorumluluk sahibi olanların dikkat etmesi gereken hususlara dikkati çekti; “Kitap okumadan meydan okunamaz.” dedi.

Zonguldaklı halkı ve din görevlilerinin yoğun katılım sağladığı program saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın ardından ve Kur’an-ı Kerim tilaveti ile başladı.

İl Müftüsü Rüstem Can’ın açış ve selamlama konuşmasının ardından Diyanet İşleri Başkanlığınca hafta dolayısıyla hazırlanan sinevizyon izlendi.

“Cami ve Hayat” konulu konferans veren Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Dr. Selim Argun, şu başlıklara dikkati çekti:

 

- İddia sahibi medeniyetler iddialarını mabet mimarisi üzerinden verirler

“İddia sahibi medeniyetler, iddialarını mabet mimarisi üzerinden verirler. Bizler Selçuklu’dan Osmanlı’ya, Osmanlı’dan günümüze Anadolu coğrafyası başta olmak üzere Balkanlar’da, Orta Doğu’da, Kuzey Afrika’da, Kuzey Kafkasya ve Türkî Cumhuriyetler’de Türk kubbesi olarak bilinen bu kubbe tarzımızla, bir mabet tarzımızla camilerimizi inşa ettik.

Bugün ülkemizin misak-ı milli sınırları dışında sanılandan fazla ağırlığı vardır. Dolayısıyla Diyanet İşleri Başkanlığı olarak bu küresel talebe cevap verecek yapıya sahip olmamız gerekir. Bu yapı ise imam hatip okulları, ilahiyat fakülteleri ve Diyanet İşleri Başkanlığı ortaklığıyla vücuda gelir.

- Ülkemiz İslam Medeniyetinin ikinci Endülüs’ü olmaya adaydır

Ülkemiz İslam Medeniyetinin ikinci Endülüs’ü olmaya aday ise büyük düşünerek ve büyük fotoğrafı görerek bu küresel taleplere cevap verebilmelidir. Bu durumda her bir din gönüllümüz ile öğrenci yetiştiren her bir kişinin dikkat etmesi gereken hususlar vardır.

- Sözün tesir gücü ahlaktır

Bu hususların başında Ahlak gelir ki sözün tesir gücü ahlaktır. Zira maalesef bugün ‘ahlaksız dindarlık sendromu’ ile karşı karşıyayız. Her kamu görevi ateşten bir gömlekse, Diyanet İşleri Başkanlığında görev, ateşten bir cübbedir. Ateşten gömlek vücudun yarısını yakarken, ateşten cübbe vücudun tamamını yakacaktır. Dolayısıyla her bir din görevlimiz, bu hassasiyetle hareket etmelidir.

- Kitap okumadan meydan okunamaz

Küresel taleplere cevap verebilmek için tüm sorumluluk sahibi olanların dikkat etmesi gereken ikinci husus ise bilgi zafiyetidir. Unutulmamalı ki kitap okumadan meydan okunamaz. Zira bilgiye erişim ve ulaşım günümüzde çok kolay. Çok okuyan, bilgiye ulaşan ve erişen bir gençlik var karşımızda. İşte bu gençlikle görevlilerimiz arasında makas açılmamalıdır. Artık günümüzde gençlik ‘Nasıl?’ sorusunu değil ‘Niçin?’ sorusunu sormaktadır. ‘Nasıl?’ sorusunu sorarak büyüyen bizler, ‘Niçin?’ sorusunu sorarak büyüyen bu gençlerin sorularına cevap verebilecek etkinlik ve yetkinlikte olmalıdır. Aksi halde gençlerimiz bu ‘Niçin?’ sorusunun cevaplarını sosyal medya mecralarında ve hoca müsveddelerinde bulacaktır. Zira tabiat boşluk kabul etmemektedir. Dolayısıyla gençlerimizi çok okumaya, çok düşünmeye ve sorgulamaya yönlendirmeliyiz. Medeniyet iddiamızı ortaya koyabilmemiz için çok çalışmalı, çok okumalı ve ahlaken çok dikkatli olmalıyız. Kötü gidişat olsa da ye’se ve ümitsizliğe kapılmamalı, kararlı ve emin adımlarla Hak yolda yürümeliyiz. Ve şöyle dua etmeliyiz:

Deme ey dostum! Allah’ım, benim büyük bir derdim var,

Deki ey dostum! Ey dert, benim büyük bir Allah’ım var.”

Diyanet Haber

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.