İsrâ Suresi 48. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
İsrâ Suresi 48. ayeti ne anlatıyor? İsrâ Suresi 48. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...
İsrâ Suresi 48. Ayetinin Arapçası:
اُنْظُرْ كَيْفَ ضَرَبُوا لَكَ الْاَمْثَالَ فَضَلُّوا فَلَا يَسْتَط۪يعُونَ سَب۪يلًا
İsrâ Suresi 48. Ayetinin Meali (Anlamı):
Rasûlüm! Baksana; senin için şâir, sihirbaz, kâhin diyerek ne tür benzetmeler yaptılar? İşte bu yüzden yoldan saptılar da bir daha doğru yolu bulmaya güç yetiremiyorlar.
İsrâ Suresi 48. Ayetinin Tefsiri:
Müşrikler,
Resûlullah (s.a.s.)’in okuduğu Kur’an’ı ve yaptığı konuşmaları dinler, daha
sonra buna karşı bir tuzak hazırlamak için bir araya gelirlerdi. Bazan bir
kimsenin Kur’an’ın tesiri altında kaldığından şüpheye düşerler, birlikte oturup
onu bu tesirden kurtarmaya çalışırlar ve: “Düpedüz büyülenmiş, kendisine sihir
yapılmış, ne konuştuğunu bilmeyen bir adama sen nasıl inanabilir, ondan nasıl
etkilenebilirsin?” derlerdi. Asr-ı saadette bunun pek çok misâli vardır.
Onlardan âyetin iniş sebebi olarak da nakledilen biri şöyledir:
Rivayete
göre bir defasında Resûlullah (s.a.s.), Hz. Ali’nin bir yemek hazırlamasını
isteyerek, Kureyş eşrafını yemeğe davet etti. Davet sırasında onlara âyetler
okuyarak kendilerini tevhid inancını kabul etmeye çağırdı. Bunu kabul ettikleri
takdirde, zannettiklerinin aksine, itibar kaybetmek şöyle dursun, hem kendi
çevrelerinde öncekine göre daha çok hürmet göreceklerini hem de Arap
olmayanlar nezdinde itibar kazanacaklarını beyân buyurdu. Fakat onlar bu daveti
kabul etmemekle kalmadılar, üstelik Peygamberimiz (s.a.s.) konuşurken nezaket
kaidelerini hiçe sayarak fısıltılı konuşmalarla onun büyülenmiş olduğunu ileri
sürdüler. (Fahreddin er-Râzî, Mefâtîhu’l-gayb, XX, 178)
Bir
diğer dikkat çekici hâdise de şudur:
Bir
gece Ebû Süfyan, Ebû Cehil ve Ahnes b. Şerik, birbirlerinden habersiz olarak,
Peygamberimiz (a.s.)’ın geceleyin evinde okuduğu Kur’ân-ı Kerîm’i dinlemek için
gidip her biri bir yere gizlenir. Bunlar, geceyi Efendimiz’in Kur’ân okuyuşunu
dinleyerek geçirirler. Ta ki sabaha karşı kimseye görünmeden gitmek isterlerken
tesâdüfen birbirleriyle karşılaşırlar. Yaptıkları işin tuhaflığını fark edip
birbirlerini ayıplayarak:
“–
Bir daha böyle bir şey yapmayalım! Eğer bizi halktan ve kölelerden biri görmüş
olsa, muhakkak kalbine şüphe düşer” deyip oradan ayrılırlar. Fakat ikinci ve
üçüncü gece de aynı durum tekerrür eder. En son ayrılırken birbirlerine:
“–
Bir daha dönmeyeceğimize yemîn etmedikçe buradan ayrılmayalım” derler ve
anlaştıktan sonra dağılırlar. (İbn Hişâm,
es-Sîre, I, 337-338)
Muallim
Cûdî’nin şu beyti onların hâlini ne güzel ifade etmektedir:
Hidâyet senden olmazsa, dirâyet neylesin yâ Rab!
Arapça bilse de Ebu Cehl’e âyet neylesin yâ Rab!
Peygamberimiz
(s.a.s.)’e bu kadar düşmanca tavır alan müşriklerin esas problemi, âhirete
kesinlikle en küçük bir inançlarının olmamasıdır:
İsrâ Suresi tefsiri için tıklayınız...
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri
İsrâ Suresi 48. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...
YORUMLAR