İslam'da İyi Arkadaş Edinmenin Önemi Nedir?

Kiminle gezdiğinize, kiminle arkadaşlık ettiğinize dikkat edin. Çünkü "Bülbül güle, karga çöplüğe götürür." diyen atalarımız kişinin arkadaşının haliyle hallenebildiğini ve kendi benliğinden çok başka bir kişileğe direk olmasada, yavaş yavaş benzediğini ima ediyor. İşte Rabbimizin biz kullarına bu konudaki uyarıları...

“O (Allah), Kitap’ta size şöyle indirmiştir ki:

«Allâh’ın âyetlerinin inkâr edildiğini yahut onlarla alay edildiğini işittiğiniz zaman;

Onlar bundan başka bir söze dalıncaya (başka mevzuya geçinceye) kadar kâfirlerle beraber oturmayın;

Yoksa;

Siz de onlar gibi olursunuz.

Elbette Allah, münafıkları ve kâfirleri cehennemde bir araya getirecektir.»”

Demek ki;

Zihnî beraberlik, bir müddet sonra kalbî beraberliğe dönüşmekte. Küfür ve ilhâdın, fısk ve fücurun menfî zararları işlendikleri ortama, zehirli bir gaz yahut radyasyon gibi yayılmakta ve o gazdan, tesir almıyorum zanneden kişi de zehirlenmektedir.

Öyleyse;

Çare; kötülükten, ateşten kaçar gibi uzak durmaktır. Şerre karşı tavır ve duruş sergilemektir…

Şeyh Sâdî-i Şîrâzî; hâllerdeki sirâyetin, kişinin mânevî hayatını nasıl değiştirebildiğini şu misalle îzah eder:

“Ashâb-ı Kehf’in köpeği Kıtmîr, sâdıklarla beraber olduğu için büyük bir şeref elde etti, Kur’ânî bir ifade kazandı.

Hazret-i Nûh ve Hazret-i Lût’un hanımları ise fâsıklarla gönül birliği içinde olduklarından dolayı, yani zalimlerle ihtilâtları yüzünden cehenneme dûçâr oldular.”

Âyet-i kerîmede buyurulur:

“Allah; inkâr edenlere, Nûh’un karısı ile Lût’un karısını misal verdi. Bu ikisi, kullarımızdan iki sâlih kişinin nikâhları altında iken onlara hâinlik ettiler. Kocaları Allah’tan gelen hiçbir şeyi onlardan savamadı. Onlara;

«Haydi ateşe girenlerle birlikte siz de girin!» denildi.” (et-Tahrîm, 10)

Hangi anne, ciğerpâresi evlâdını ateşe atabilir?

Lâkin unutmamalı ki, imtihan sırrı sebebiyle hadîs-i şerîfin beyan ettiği üzere;

Cehennem ateşi, (dünyada) nefse hoş ve câzibeli görünen şeylerle çevrelenmiştir.” (Buhârî, Rikāk, 28)

İdrâki açmak, gözden gaflet perdelerini kaldırmak ve evlâtları cehenneme giden yollardan korumak îcâb eder.

Kaynak: osmannuritopbas.com

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.