İnfaktaki Büyük Tehlike

İnfak ederken nelere dikkat etmeliyiz? İnfak eden bir mümin riya kıskacından nasıl kurtulur?

Bâzen sadaka veren ve hayır işleyenlerin îlân edilip halka bildirilmesinde fayda görülebilir. Böylece halk, fukarâya yardım husûsunda teşvîk edilmiş olur. Ancak...

Açıktan verilen sadaka, alan kimsenin hayâ duygularını zayıflatır, zamanla alışkanlık hâline dönüşünce de çalışma gayret ve isteğini ortadan kaldırır. Bunun yanında veren kimsenin de gurur ve kibre sürüklenip kendini beğenmesine sebebiyet verir.

Fakat bâzen sadaka veren ve hayır işleyenlerin îlân edilip halka bildirilmesinde fayda görülebilir. Böylece halk, fukarâya yardım husûsunda teşvîk edilmiş olur. Kur’ân-ı Kerîm’de Cenâb-ı Hak: “Sadakaları açıktan verirseniz, bu güzel bir şeydir. (Fakat) onları fakirlere gizlice verirseniz, sizin için daha hayırlı olur.” (el-Bakara, 271) buyurmuştur. Müfessirler bu âyetten zekâtın açıktan verilmesi, sadaka ve diğer hayır-hasenâtın ise gizlice yapılması gerektiği hükmüne varmışlardır.

İNFÂK HUSÛSUNDAKİ EN GÜZEL EDEB

İnfâk husûsundaki en güzel edeb, “sağ elin verdiğini sol ele bile fark ettirmemek” tarzında milletimizin de darb-ı meselleştirdiği bir ölçüdür ki, hadis-i şerifte bu tür insanların Arş’ın gölgesi altında gölgeleneceği müjdelenmiştir. Ecdâdımız, infaktaki bu edebin en güzel nümûnelerini sergilemişlerdir. Târihimiz bunun en güzel şâhididir.

Nitekim meşhur vakfiyesinde görüldüğü gibi Fâtih Sultan Mehmed Han, toplumun korunmaya muhtaç fertleri için en hassas edeb ölçüleriyle kâideler koymuştur.

Pâdişâhı böyle bir edeb sergileyen cemiyetin fertleri de sadakalarını bir zarf içinde câmîlerdeki sadaka taşlarına bırakırlar, muhtaçlar da vereni görmeksizin oradan ihtiyaçları kadarını alırlardı.

İnfakta gizlilik esas olmakla birlikte, kalbin riyâdan korunması kaydıyla alenî olarak verilmesi de teşvik edilmiştir. Ayrıca infakta zaman kaydı da yoktur. Bir mümin, gece ve gündüz, her fırsatta infak etmelidir. Nitekim bu hakîkat, âyet-i kerîmede şöyle ifâde edilmektedir:

 “Mallarını gece ve gündüz, gizlice ve açıkça infak edenler yok mu, işte onların Rableri katında ecir ve mükâfâtları vardır. Ve onlara herhangi bir korku yoktur. Onlar hiçbir zaman mahzun da olmazlar.” (el-Bakara, 274)

Hazret-i Ebû Bekir -radıyallâhu anh-, sâhip olduğu kırk bin dinarın on binini gece, on binini gündüz, on binini gizli, on binini de açıktan olmak üzere tamâmen tasadduk etmişti. Bu âyet-i kerîmenin nüzûl sebeplerinden birinin bu olduğu rivâyet edilmektedir. (Âlûsî, Rûhu’l-Meânî, III, 44)

Diğer taraftan, Hazret-i Ali -radıyallâhu anh- da dört dirhem gümüşten başka hiçbir şeye mâlik değil iken bunun birini gece, birini gündüz, birini gizli, birini de açıktan olmak üzere hepsini tasadduk etmiş idi. Hazret-i Peygamber -sallallâhu aleyhi ve sellem-:

“−Niçin böyle yaptın?” diye sorduğunda:

“−Rabbimin vaad ettiği şeyi hak etmek için.” demiş, bunun üzerine Rasûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem-:

“−Umduğuna nâil oldun.” buyurarak onu müjdelemişti. (Vâhidî, Esbâbu Nüzûli’l-Kur’ân, 95)

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Vakıf İnfak Hizmet

İslam ve İhsan

İNFAK NEDİR?

İnfak Nedir?

İNFAK ETMENİN ADABI

İnfak Etmenin Adabı

İNFAK ETMENİN FAZİLETLERİ

İnfak Etmenin Faziletleri

İNFÂK NASIL OLMALIDIR?

İnfâk Nasıl Olmalıdır?

HZ. OSMAN'IN İNFAK AHLAKI

Hz. Osman'ın İnfak Ahlakı

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.