Hz. Hud (a.s.) ile İlgili Ayetler

Hz. Hud (a.s.) kimdir? Hz. Hud (a.s.) hangi ayetlerde geçiyor? Hud Aleyhisselam ile ilgili ayetler…

Hûd Aleyhisselâm, Kur’ân-ı Kerîm’de Âd kavmine gönderildiği bildirilen peygamberdir. Kur’ân-ı Kerîm’de Hûd Aleyhisselâm, Âd kavmine mensup olup onlara peygamber olarak gönderilmiş bir kişi olarak zikredilir.

HUD PEYGAMBER İLE İLGİLİ AYETLER

Âd kavmine de kardeşleri Hûd’u gönderdik. Onlara şöyle dedi: “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin; çünkü sizin O’ndan başka ilâhınız yoktur. Artık Allah’tan korkup günahlardan sakınmaz mısınız?” (A'râf / 65. Ayet)

***

Kavminin inkâra saplanmış ileri gelenleri de: “Şüphesiz seni biz bir çılgınlık ve beyinsizlik içinde bocalar görüyoruz ve senin gerçekten yalancılardan olduğunu düşünüyoruz” dediler. (A'râf / 66. Ayet)

***

Hûd şöyle dedi: “Ey kavmim! Bende herhangi bir çılgınlık ve beyinsizlik yoktur. Bilakis ben Âlemlerin Rabbi tarafından gönderilmiş bir peygamberim.” (A'râf / 67. Ayet)

***

“Size Rabbimin buyruklarını tebliğ ediyorum. Ben sizin iyiliğinizi isteyen güvenilir bir nasîhatçiyim.” (A'râf / 68. Ayet)

***

“Allah’ın azabını hatırlatarak sizi uyarması için, içinizden biri vasıtasıyla size Rabbinizden bir uyarı ve nasihat gelmesine mi şaşıyorsunuz? Düşünün ki, O sizi Nûh kavminden sonra yeryüzünde halîfeler yaptı ve sizi yaratılış bakımından daha güçlü, kuvvetli ve gösterişli kıldı. O halde Allah’ın verdiği nimetleri hatırınızdan çıkarmayıp ona göre davranın ki kurtuluşa eresiniz.” (A'râf / 69. Ayet)

***

Dediler ki: “Ya! Demek sen bize tek olan Allah’a kulluk edelim ve babalarımızın tapa geldikleri putları bırakalım diye geldin ha? Eğer doğru söylüyorsan, bizi tehdit edip durduğun o azabı getir de görelim!” (A'râf / 70. Ayet)

***

Hûd şöyle dedi: “Artık gerçekten sizin başınıza Rabbinizden bir azap ve gazap inmesi kesinleşmiştir. Benimle, sizin ve atalarınızın uydurdup kendilerine ulûhiyet atfettiğiniz, fakat ilâh ve mabud olabileceklerine dair Allah’ın hiçbir delil indirmediği, indirmesi de mümkün olmayan birtakım boş isimlerden ibaret putlarınız hakkında mı tartışıyorsunuz? Madem öyle, bekleyin bakalım bu işin sonu ne olacak! Ben de sizinle beraber beklemekteyim!” (A'râf / 71. Ayet)

***

Nihâyet onu ve beraberinde olanları katımızdan bir rahmet ile kurtardık; âyetlerimizi yalanlayıp iman etmemiş olanların ise kökünü kestik. (A'râf / 72. Ayet)

***

Âd kavmine de kardeşleri Hûd’u peygamber gönderdik. Onlara şöyle dedi: “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin; sizin için O’ndan başka hiçbir tanrı yoktur. Siz ise Allah’tan başkasını tanrı sayarak O’na iftira edip duruyorsunuz.” (Hûd / 50. Ayet)

***

“Ey kavmim! Tebliğime karşı sizden herhangi bir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak, beni bana has özelliklerle yoktan yaratana aittir. Hiç mi aklınızı çalıştırmıyorsunuz?” (Hûd / 51. Ayet)

***

“Ey kavmim! Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra O’na tevbe edin ki üzerinize bol bol yağmur göndersin ve kuvvetinize kuvvet katsın. Sakın siz, günah işlemekte ısrar ederek dâvetimden yüz çevirmeyin!” (Hûd / 52. Ayet)

***

Kavmi şöyle dedi: “Ey Hûd! Sen bize iddianı ispat edecek açık bir mûcize göstermedin. Biz de, sadece senin sözüne bakarak kalkıp tanrılarımızı terk edecek değiliz; sana inanacak da değiliz.” (Hûd / 53. Ayet)

***

“Ancak şu kadarını söyleyelim ki, tanrılarımızdan biri seni fena halde çarpmış!” Hûd şöyle cevap verdi: “Allah şâhidimdir, siz de şâhit olun ki sizin Allah’a ortak koştuklarınızla hiçbir ilgim yoktur.” (Hûd / 54. Ayet)

***

“Allah’ı bırakıp da taptığınız o putlarla. Buna bir diyeceğiniz varsa, hepiniz el ele verip bana istediğiniz tuzağı kurun ve yapabiliyorsanız bana hiç göz açtırmayın!” (Hûd / 55. Ayet)

***

“Şüphesiz ki ben benim de Rabbim sizin de Rabbiniz olan Allah’a güvenip dayandım. Yeryüzünde hareket eden hiçbir canlı yoktur ki Allah, perçeminden tutmuş da onu mutlak hâkimiyet ve tasarrufu altında bulunduruyor olmasın. Muhakkak ki, her türlü hüküm ve tasarrufunda Rabbimin tuttuğu yol, dosdoğru ve mutlak âdil bir yoldur.” (Hûd / 56. Ayet)

***

“Eğer yine de yüz çevirirseniz, ne diyeyim? Artık ben, size ulaştırmakla görevli olduğum emir ve yasakları bütünüyle tebliğ etmiş bulunuyorum. Rabbim isterse, sizden başka bir kavmi sizin yerinize getirir de O’na hiçbir zarar veremezsiniz. Şüphesiz ki Rabbim, her şeyi görüp gözetmekte ve bütün yapılanları kaydetmektedir.” (Hûd / 57. Ayet)

***

Nihâyet helâk emrimiz gelince Hûd’u ve beraberindeki mü’minleri tarafımızdan bir rahmet ile kurtardık; onları çok şiddetli bir azaptan selâmete çıkardık. (Hûd / 58. Ayet)

***

İşte şu Âd kavmi, Rablerinin âyetlerini bile bile inkâr ettiler, O’nun peygamberlerine âsi oldular ve hakka karşı çıkan her inatçı zorbanın emrine uydular. (Hûd / 59. Ayet)

***

Onlar bu dünyada da, kıyâmet gününde de lânete uğradılar. Haberiniz olsun ki, Âd kavmi Rablerini tanımayıp inkâr yolunu tuttu. Neticede, Hûd’un kavmi Âd böyle yok olup gitti. (Hûd / 60. Ayet)

***

Âd kavmi de peygamberleri yalanladı. (Şuarâ / 123. Ayet)

***

Kardeşleri Hûd onlara şu öğütte bulundu: “Artık Allah’tan korkup günahlardan sakınmaz mısınız?” (Şuarâ / 124. Ayet)

***

“Şüphesiz ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim.” (Şuarâ / 125. Ayet)

***

“O halde Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.” (Şuarâ / 126. Ayet)

***

“Ben tebliğime karşılık sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretimi verecek olan, ancak Âlemlerin Rabbi Allah’tır.” (Şuarâ / 127. Ayet)

***

“Siz, böyle gösteriş ve eğlence olsun diye, her tepeye anıt gibi binalar dikip duracak mısınız?” (Şuarâ / 128. Ayet)

***

“Kendiniz için de, dünyada ebedî kalacakmış gibi hep böyle sağlam köşkler, kaleler mi inşa edeceksiniz?” (Şuarâ / 129. Ayet)

***

“Mazlum ve biçâre insanları elinize geçirdiğiniz zaman, onlara hep böyle acımasız zorbalar gibi mi davranacaksınız?” (Şuarâ / 130. Ayet)

***

“Artık Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.” (Şuarâ / 131. Ayet)

***

“Öyle bir zattan korkun ki, bildiğiniz bunca nimetleri size verdi.” (Şuarâ / 132. Ayet)

***

“Size sağmal hayvanlar, oğullar bahşetti.” (Şuarâ / 133. Ayet)

***

“Bağlar, bahçeler ve akıp duran kaynaklar ihsân etti.” (Şuarâ / 134. Ayet)

***

“Doğrusu ben sizin adınıza, dehşet verici büyük bir günün azabından korkarım.” (Şuarâ / 135. Ayet)

***

Şöyle karşılık verdiler: “Sen öğüt versen de vermesen de bizim için farketmez. Bildiğimizden vazgeçmeyiz!” (Şuarâ / 136. Ayet)

***

“Çünkü bizim tuttuğumuz bu yol, öteden beri atalarımızın takip ettiği âdetlerinden başka bir şey değildir.” (Şuarâ / 137. Ayet)

***

“Bu sebeple biz, öğle dediğin gibi, cezalandırılacak falan da değiliz.” (Şuarâ / 138. Ayet)

***

Bedbaht kavim böylece Hûd’u yalanladılar da biz de onları helâk ettik. Şüphesiz bütün bu olup bitenlerde pek büyük bir ibret vardır. Ama insanların çoğu yine de iman etmez. (Şuarâ / 139. Ayet)

***

Muhakkak senin Rabbin, elbette O, sonsuz kudret sahibidir, çok merhametlidir. (Şuarâ / 140. Ayet)

***

Rasûlüm! Âd kavminin kardeşi Hûd peygamberi de hatırla! Aslında, ondan önce de sonra da nice uyarıcılar gelip geçti. Hani o, Ahkãf bölgesinde oturan kavmini: “Allah’tan başkasına kulluk etmeyin. Doğrusu ben sizin büyük bir gününün azabına uğramanızdan korkuyorum!” diye uyarmıştı. (Ahkaf / 21. Ayet)

***

O korkunç kum fırtınası, Rabbinin emriyle her şeyi devirip yerle bir ediyordu. Böylece, o zâlimlerin kumlar altında kalan harap olmuş evlerinden başka hiçbir şey görünmez oldu. Biz, günaha batmış inkârcı bir toplumu işte böyle cezalandırırız! (Ahkaf / 25. Ayet)

Kaynak: kuranvemeali.com

İslam ve İhsan

HZ. HUD (A.S.) KİMDİR?

Hz. Hud (a.s.) Kimdir?

AD KAVMİ’NİN HZ. HUD’A (A.S.) 5 İTİRAZI

Ad Kavmi’nin Hz. Hud’a (a.s.) 5 İtirazı

AD KAVMİNİN ÖZELLİKLERİ

Ad Kavminin Özellikleri

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.