Hindistan'da Yüksek Mahkeme Okullarda Başörtüsü Yasağı Konusunda Anlaşmazlığa Düştü

Eyalet genelinde uzun süredir uygulanan başörtüsü yasağı, Müslüman öğrencilerin derslere başörtüsüyle girmesi üzerine gündeme gelmişti. Yasak konusunda iki yüksek mahkeme yargıcının farklı karar bildirmesi anlaşmazlığa neden oldu.

Hindistan'da yüksek mahkeme, okullarda başörtüsü yasağı konusunda iki yargıcın farklı görüş bildirmesi nedeniyle anlaşmazlığa düştü.

Yargıç Hemant Gupta ve Sudhanshu Dhulia, Karnataka eyaletindeki okullarda Müslüman öğrencilere getirilen başörtüsü yasağı konusunda iki farklı karar verdi.

Yaşanan görüş ayrılığı nedeniyle konu karara bağlanmak üzere üç veya daha fazla yargıçtan oluşan daha büyük bir mahkemeye devredildi.

Karnataka Eyalet Eğitim Bakanı M.Ö. Nagesh yaptığı açıklamada, mahkemenin, başörtüsünün İslam'da önemli bir dini uygulama olup olmadığı meselesi çözülene kadar devam edeceğini söyledi.

Yargıç Gupta, başörtüsü yasağına yapılan itirazı reddederken Yargıç Dhulia, bu tarz uygulamalara gidilmemesi gerektiğini belirterek, önceliğin çocukların eğitimi olduğunu aktardı.

Dhulia, eyalet yüksek mahkemesinin yanlış bir yol izlediğini ifade etti.

Karnataka eyaletindeki başörtüsü yasağı

Eyalet genelinde uzun süredir uygulanan başörtüsü yasağı, 1 Ocak'ta devlete ait Udupi Kadın Yüksekokulundaki Müslüman öğrencilerin derslere başörtüsüyle girmesi üzerine gündeme gelmişti.

Karnataka'da diğer okullarda da Müslüman kız öğrencilerin başörtülü derslere girmesi üzerine Hindu öğrenciler buna tepki göstererek derslere safran rengi şalla girmeye başlamıştı.

Udupi'deki okul yöneticileri, hükümet yetkilileri ile öğrenci ve aileleri arasında 19 Ocak'ta yapılan toplantıda çözüme varılamamış, 5 kız öğrenci okul dışında protestolara başlamıştı.

Eyalet hükümeti, 26 Ocak'ta uzman paneli kurmuş; panel görüşünü bildirene kadar başörtülü öğrencilerin üniforma kurallarına uyması ve okula başörtüsüz girmesi istenmişti.

Söz konusu öğrenciler, 31 Ocak'ta Karnataka Yüksek Mahkemesine başvurarak başörtüsünün Hindistan anayasasının sağladığı temel bir hak olduğunu savunmuştu.

Mahkeme, başörtüsü gerginliğinin yaşandığı eyalette öğrencilerin konuya dair karar açıklanıncaya kadar başörtüsüyle okullara giremeyeceğini bildirmişti.

Mahkeme başkanı, yetkililere eyalette başörtüsü yasağı gerginliği nedeniyle ara verilen eğitimlere devam edilmesi talimatı vermişti.

Hindistan'ın yaklaşık 1,4 milyar olan nüfusunun neredeyse yüzde 14'ü Müslümanlardan oluşuyor.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.