Hayır ve İyilik Yarışı

İki hedef arasında koşan kimsenin her adımı için bir hasene (iyilik) vardır.

Cenâb-ı Hak buyuruyor:

“Ey iman edenler! Kazandıklarınızın iyilerinden ve rızık olarak yerden size çıkardıklarımızdan hayra harcayın. Size verilse, gözünüzü yummadan alamayacağınız kötü malı, hayır diye vermeye kalkışmayın. Biliniz ki Allah zengindir, övgüye lâyıktır.” (Bakara, 267)

Resûlullah (s.a.v.) buyurdular:

“Allah Teâlâ cömerttir, ihsan sâhibidir; cömertliği ve yüksek ahlâkı sever…” (Süyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr, I, 60)

HAYIR VE İYİLİK YARIŞI

Medine'de en fazla hurmalığı bulunan Ebû Talha el-Ensârî idi. En çok sevdiği hurma bahçesi de, Mescid-i Nebevî'nin tam karşısındaki “Beyruhâ” idi. Onu dünyalara değişmezdi. Zira Peygamber Efendimiz zaman zaman bu bahçeyi şereflendirir, oradaki tatlı sudan içerdi. “Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça en iyiye eremezsiniz” âyeti inince Ebû Talha doğruca Peygamber (as)'ın yanına gitti ve en değerli hurma bahçesini Allah rızâsı için sadaka ettiğini, onu âhiret azığı yaptığını söyledi; Beyruhâ'yı istediği gibi kullanabileceğini belirtti. Resûl-i Ekrem Ebû Talha'yı “Âferin sana! Kârlı mal dediğin işte budur!” diye takdir ve tebrik ettikten sonra bahçeyi akrabalarına vermesini söyledi. O da başüstüne diyerek o kocaman bahçeyi akrabası ve amcaoğulları arasında taksim etti. (Buhârî, Zekât 44; Müslim, Zekât 42, 43). Kendilerine bu bahçeyi paylaştırdığı akrabasından sadece birinin, ileriki yıllarda hissesini yirmi bin koyun alacak bir para karşılığında sattığını söylersek, Ebû Talha’nın âhiret evine yaptığı harcamanın değerini daha iyi anlayabiliriz.

Bizim “Falan yerdeki arsalar değerleniyormuş, birkaç parsel de biz alalım” diye hemen oraya yatırım yaptığımız gibi, Ashâb-ı Kirâm Efendilerimiz de nerede daha çok sevap varsa yatırımı oraya yaparlardı. Hz. Ömer'in de “Semğ” adlı bir hurma bahçesi vardı. Hayır ve iyilik yarışında herkesi geride bırakmaya çalıştığını bildiğimiz bu büyük insan Resûl-i Ekrem’in huzuruna gelerek:

- Yâ Resûlallah! Bana göre en iyi hurmalık benim hurmalığımdır. Temiz kazancımla aldığım bu bahçeyi vakfetmek istiyorum, dedi. Peygamber-i Zîşân Efendimiz de:

- Bu hurmalığın aslını vakfet! Artık o satılmaz, başkasına hibe edilmez, kimseye miras kalmaz. Onun mahsûlü muhtaçlara verilir, buyurdu. Hz. Ömer Resûl-i Ekrem’in buyurduğunu hemen uyguladı. Bahçeden çıkan mahsûl Allah yolunda cihada giden yiğitlere, esirlikten kurtulmak isteyen kölelere, fakirlere, misafirlere, yolculara ve Hz. Ömer'in yakın akrabasına verilirdi. (Buhârî, Vesâyâ 22)

İslam ve İhsan

İNFAK NEDİR?

İnfak Nedir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.