Hayat Rehberi Olacak 20 Altın Nasihat

Altınoluk Dergisi Yazarı Neslihan Nur Türk, derginin bu ayki sayısında, hayat rehberi olacak 20 sözü okuyucularla paylaştı.

Birer ikişer gelip sıralanınca sözler

Bakmalı ve hikmeti aramalı hep gözler

 &

İçini yakan, boynunu büken, her acılı imtihan için Allah’a şükret. Zira onların her biri, eğer sabredersen, sana bambaşka bir heybet ve ağırlık katacak. Tamam, soğuk suyun tadı elbet başkadır; fakat unutma ki sıcak su, soğuk sudan ağırdır.

&

Karıncayı küçümseme. Sen bir adım atıyorsun, o dağlar aşıyor. Sen kapıdan giremezken, o anahtar deliğinden geçiyor. Tamam, belki bir vuruşluk canı var; fakat unutma ki sen yolda tökezlerken, o duvarda yükseliyor. Hem pek âlem bu karınca, haberin bile yok bak, çıkmış üstünde geziyor.

&

Savaşların yüzde doksanı doğal kaynakları ele geçirme sevdâsıyla çıkarken, insanın kendi doğal güzelliğini korumak için savaşmaması, bir de üstüne para vererek fıtratını bozması ne kadar tuhaf.

&

Yunus balığı gibi gözü açık uyursan, balıkçının biri de gelir seni avlar. Gerçi vâden dolduysa, deryânın en uyanık balığı olsan fark etmez, ya bir ağ, ya bir mızrak, ya bir olta gelir, seni bulur ve olacak olur. Duâ edelim de Allah, sevdiği uykuyu, sevdiği uyanıklığı, râzı olduğu hayatı ve râzı olduğu ölümü nasip etsin hepimize.

&

İnek, der, çoğu değersiz görür ya, o mubârek hayatı boyunca yaklaşık iki yüz bin bardak süt verir insanlığa. Ya o inekçiğe hor bakanlar ne katar meraya ve ahıra?

&

Ferasetin ne olduğunu anlamak isteyenler, köpek balığına baksın ki o, yüz milyon damla deniz suyu içindeki tek bir damla kanı hissedebilen yegâne hayvandır. Köpek balığına ibretle bakarsak belki, zaman zaman gözünün önünü görmekten âciz düşen gözlerimize ve yine zaman zaman önüne konmuş zehirli aşı bal sanarak kaşıklayan ellerimize bir faydası olur. Ve kim bilir belki de böylece kendimizi ve sevdiklerimizi, dost kılıklı düşmandan, fayda maskeli zarardan, “Mehdi’yim” diye gezinen “Deccâl”den, daha iyi sakınabiliriz.

&

Çevik ve hareketli olmayı, komple beden hafifliğine bağlarsan yanılırsın. Nice nahif beden var, niyetlenmediği için yerinden kalkmaz, kendine de başkasına da hayrı dokunmaz. Nice de ağır beden var, niyeti gül yağı gibi hâlis olduğu, gönlü kuş gibi uçtuğu için yerinde duramaz, her yerde bir hayra vesile olur. Hantal bedenine bakıp yanılmış, aşağılamış olabilirsin; fakat Allah ibret diye yaratmış, gözlerini iyi aç ve yetişkin bir ayının bir at kadar hızlı koşabildiğini gör ki hiç değilse bundan sonra, yapacağın yorumlarda, keseceğin ahkâmda yanılmayasın.

&

Sözün ekşiliğine bakıp yüzünü buruşturursun. Hep tatlı sözlerle okşanmayı istersin. Halbuki senin ekşi addettiğin o sözlerin içi, nice şifâ ile dolu. Zâhire bu kadar âşık, bâtından bu kadar gâfil olma. Gerçeklerle biraz yüzleş, hakikati biraz araştır. Böylece, bir kilo limonda, bir kilo çilektekinden daha fazla şeker olduğunu öğrenip, ne demek istediğimi anlarsın.

&

İki bin altı yüz değişik cins kurbağa yaratan Allah, insanları da çeşit çeşit yaratmış. Farklılıklara tahammül etmeyi öğrenmez, herkesi kendin gibi olmaya zorlarsan, hayatı hem kendin, hem de muhatapların için çekilmez hâle getirmiş olursun. Zaten zor olan ve yiğitlik isteyen, değiştirmek değil, her hâliyle sevebilmektir. İşte o zaman, hani şu masaldaki prensesin, bir öpücükle kurbağayı prense çevirmesi gibi, sen de kimselerin ummadığı yerlere güzellik katabilirsin.

&

Elma, kahveden daha fazla uyku açar; fakat kahvenin nâmı almış yürümüştür bir kere. Leblebi de aslında Kütahya’nındır ya Çorum’la adı çıkmıştır. Yani? Yani “bildim” demekte acele etme. Duyduğunun esiri olma. Her şeyden evvel kendini bil ve gerekiyorsa en iyi şekilde bildir. Kimileri iyi reklam yapar. Kimileri iyi iş yapar. Sen, her ikisini de iyi yapanlardan ol.

&

İnsan, surat asmak için tam kırk üç adeleyi kullanır. Halbuki gülmek için sadece on yedi adeleyi kullanması gerekir. Şimdi, daha az yorgunlukla güzelleşerek nice sadaka dağıtmak varken, neredeyse üç kat fazla yorulup, bir de suratsız olmaya değer mi?

&

Yarım kilo çikolatayı, küçük bir köpeğe yedirirsen, ölebilir. Halbuki o yarım kilo çikolatayı küçük bir sınıf dolusu çocuğa ikram edersen, onlarca gönül sevindirebilirsin. Kimine zarar olan, kimine sürur olur. Madem ki böyledir, elindeki nimeti nerede, nasıl ikram etmen gerektiğini iyi düşün. Bıçak ile karpuz kesmek dururken, ne diye kâtil olasın?

&

Sen hiç, bir dala sarılırken, diğer dala ters ters bakıp küfreden bir sarmaşık gördün mü? Âşıklığın şânı, sarıldığı daldan gayrısıyla bir an bile meşgul olmamaktır. Kimsenin aşkına küfretme; fakat senin aşkına küfredenin âşıklığına da îtibâr etme.

&

O da önemli olmakla birlikte, sadece ve sürekli olarak duyduğunu söylemek, papağanlara mahsustur. Senin bir farkın olsun. Dönüştür. Daha güzeli söylenebilecekse, mevcut ile yetinme. Meselâ, “Erken yatalım, erken kalkalım, bir yumurtayı sütle çarpalım” demeyi bırak da artık şöyle söyle: “Erken yatalım, erken kalkalım, seher feyzini aşkla çarpalım. Birazcık tesbih, birazcık namaz, aman efendim, himmetsiz olmaz. Birazcık tevbe, birazcık niyaz, aman efendim, himmetsiz olmaz.”

&

İnat, gerekçesi ve açıklaması olmayan, çoğu zaman sebepsiz bir ayak direme, karşı çıkma vaziyeti, bir nevî akıntıya anlamsızca kürek çekme vahâmetidir. “İnadına dekolte giyeceksiniz, inadına mini etek giyeceksiniz” diye feryat edenler, nûrunu kesinlikle tamamlayacak olan İslâm’a karşı, küfürde birlik, şirkte inat sergilemekte ve ne yazık ki son derece derin bir nefsâniyyet çukuru içinde debelenmektedir. Şâhidiz.

&

Aklı başında, aşkı döşünde herkes, insanın ancak kendi açıkları, günahları, eksikleri ya da zaafları sebebiyle korktuğunu biliyor ve birilerini öcü gibi göstermeye çalışan zihniyetin düştüğü trajikomik durumu, ibretle seyrediyor. Zaten, ölümden korkanın korkması da kendi isyânından ve inançsızlığından değil mi?

&

Lüzumsuz kavgalarla, şeytan sevindiren münâka­şalarla kaybedecek vakit yok. Tamam, kaleyi dıştaki düşmanlara karşı korumak şart; fakat içerideki tehlikeyi de hiçbir zaman göz ardı etmemek gerek. Asıl büyük çatışmanın sur içinde sürdüğünü ve nefislerimize karşı devam eden bu muazzam savaşta feth-i mübîne ermek adına, her birimizin çok daha fazla mücâdeleci olması gerektiğini unutmamak lâzım.

&

Biri gelir de sana art niyetle bir din kardeşinin ahvâlini soracak olursa, hayrını, iyiliğini, erdemini anlat. Sen böyle yaptığın hâlde yetinmez, ısrarla yine de açıklarını, günahlarını, zaaflarını öğrenmek isterse, “Hekim misin be adam? Kardeşimin hastalıklarından sana ne!?” de. O kardeşinin bizzat sana zararı dokunmuş olsa bile, böyle de! Din kardeşliği hukûku, nefsî hukûkun üstündedir.

&

Yükün olsun, sırtına al, taşı. Kolay değildir ya olsun, îcâbında yaran olsun, sabret, iyileşmeye durduğunda kaşı. Yahu boş ver, kimileri konuşsun, sen bırak her çeşit dalaşı. Trene baksın kimi, sen suda mûcize gör. Birileri ürüsün, sen kervan ol ve yürü!

&

Birer ikişer gelip sıralanınca sözler, bakmalı ve hikmeti aramalı hep gözler. Ey ibretle bakmayı benimsemiş tüm gözler! Notlar anlaşılmayı, paylaşılmayı özler.

Kaynak: Neslihan Nur Türk

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.