Hakk-ı Şirb, Şürb, Tealli Ne Demektir?

Hakk-ı şirb, şürb, tealli ne demektir? Kısaca anlamı nedir?

Ziraî mahsulleri sulamak veya belirli bir sudan sırayla belirli bir müddet kullanma hakkıdır. Bu hak, umuma ait olan ırmak, nehir, çay, dere gibi akarsular ile göl, gölet gibi durgun sularda söz konusudur. Sulama kanalları da buna dahil edilebilir. Özel mülkiyet içerisindeki dere, ark, kanal, havuz, kuyu ve benzeri yerlerden arazi sulaması ancak sahibinin iznine bağlıdır.

HAKK-I ŞÜRB

İnsanların ve hayvanlarının su içme hakkı ile yemek pişirmek, abdest almak, gusletmek, çamaşır yıkamak gibi ev ihtiyacı için su alma hakkını ifade eder. Hakk-ı şefeh tabiri de kullanılmaktadır. bk. Hakk-ı Şefeh.

HAKK-I TEALLÎ

Türkçe'de kat hakkı veya üst kat hakkı şeklinde ifade edilebilecek olan hakk-ı teallî, çok katlı binalarda ikamet edenlerin birbirlerine karşı hakları anlamına gelir. Binayı yıkmak veya tahrip etmek suretiyle diğerine zarar veremez. Katlardan birinin yıkılması veya yanması halinde, alt veya üst kat Malikînin irtifak hakkı ortadan kalkmaz. Gerek bu mal sahipleri ve gerekse varisleri aynı hakları kullanarak binalarını eski düzen üzere kurabilirler.

Kat malikleri binayı zayıflatacak, ona zarar verecek şekilde tasarrufta bulunamazlar; yapmaya kalkışırlarsa men olunurlar. Binaya herhangi bir zarar vermeyen tasarrufları yapmakta serbesttirler. Zararlı olup olmadığı kesin olarak bilinmeyen tasarruflarda ise âlimler ihtilaf etmişlerdir. Ebû Hanife'ye göre bu tasarruflar caiz değildir, Ebû Yusuf ve Muhammed'e göre ise caizdir. Günümüzde, yapılacak tasarrufun binaya zarar verip vermeyeceği konusunda mühendislere başvurması ve gerekli izinlerin alması daha yerinde olacaktır.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.