Gönül Huzuru İle İnfak Edenlerin Sırrı

Mülkün Cenâb-ı Hakk’a ait olduğunu idrâk edenler, gönül huzuru ile infâk ederler. İnfakın maddi ve manevi hayatımıza etkileri nelerdir? İnfakın bereketi ve fazileti...

Mânâ ve hikmet nazarıyla bakılırsa; bir mü’minin infâk ettiği mal, Cenâb-ı Hakk’a aittir. Mülk Allâh’ındır. Kul emânetçidir. Kulun; emânetçisi olduğu malı, mülk sahibinin kaidelerine göre kullanması îcâb eder. O emâneti; îcâb ettiğinden fazla şekilde nefsine tahsis etmesi, âdetâ bir hırsızlıktır.

İbretlik bir manzaradır ki;

Mültecîlere yardım etmemek, ellerindeki serveti onlarla paylaşmamak için cimrilik eden Avrupa ülkeleri, salgın hastalık esnasında kat kat fazlasını harcıyor ve kaybediyor.

Şeyh Sâdî Hazretleri buyurur:

“İyi günlerinde fakirlerin, gariplerin, muhtaçların gönlünü al! Onların gönlünü almak, başa gelecek belâları def eder.

Muhtaç senden hâlini arz ederek bir şey isteyecek olursa, ver! Vermediğin takdirde, bir zâlim çıkar, senden zorla alır.”

Türkiye’miz ise, mahdut imkânlarına rağmen 2011 yılından bu yana ülkemize sığınan Suriyeli mültecîlere kol kanat gerdi. İnşâallah Rabbimiz; bu cömertlik bereketiyle, ülkemizin bu belâdan daha hafif bir şekilde çıkmasını nasîb eyler.

Zira hadîs-i şerifte buyurulur:

Sadaka belâyı def eder.” (Bkz. Tirmizî, Zekât, 28/664; Süyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr, I, 108)

Âyet-i kerîmede buyurulmuştur:

“…Sadakaları Allah alır…” (et-Tevbe, 104)

O hâlde tasadduk; bir bakıma Hak’tan alıp halka vermek, bir bakıma da Hak’tan geleni yine Hakk’a iade etmektir ki, Cenâb-ı Hak, râzı olsun ve ebedî ikramlarla mükâfatta bulunsun…

Mülkün Cenâb-ı Hakk’a ait olduğunu idrâk edenler ise, gönül huzuru ile infâk ederler. Hazret-i Mevlânâ şöyle hulâsa eder:

“«–Yazık olur!» diyorsun, acıyorsun. Bana; «Çok sarf ediyorsun, çok infâk ediyorsun!» diyorsun.

Hâlbuki sarf ettiğim, harcadığım benim değil ki, O’nun malını harcıyorum ben!..

Şu sermâyeyi bilmiyorsun sen; iki âlemin de kazancı ve kârı, yer yer gezip kazanmakla elde edilmez, cömertlikle elde edilir.” (Dîvân-ı Kebîr)

Çünkü kanaat, tükenmez bir hazinedir. Gerçek zenginlik gönül zenginliğidir. Sadaka malı eksiltmez, bilâkis bereketlendirir.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Yıl: 2020 Ay: Nisan, Sayı: 183

 

İslam ve İhsan

İNFAK NEDİR?

İnfak Nedir?

İNFAKIN TOPLUMSAL FAYDALARI

İnfakın Toplumsal Faydaları

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.