Gerçek Sahabi

Selmân-ı Fârisî -radıyallâhu anh-’a geçek sahabinin tanımını nasıl yapıyor? Tevazu sahibi sahabe ve Hak dostlarından tevazu örnekleri...

Ashâb-ı kiramdan Selmân-ı Fârisî -radıyallâhu anh-’a iki kişi selâm vererek;

“–Sen Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in sahâbîsi misin?” diye sormuşlardı.

O da;

“–Bilmiyorum.” cevabını verdi.

Gelenler; «Acaba yanlış birine mi geldik?» diye tereddüt ettiler. Selmân -radıyallâhu anh- sözlerini şöyle tamamladı:

“–Ben Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’i gördüm, O’nun meclisinde bulundum. Ancak Allah Rasûlü’nün asıl sahâbîsi, O’nunla birlikte cennete girebilen kişidir.” (Heysemî, VIII, 40-41; Zehebî, Siyer, I, 549)

CENNET EHLİNDEN GÖRMEK İSTEYEN

Tâbiîn’den Hareşe bin Hurr -rahmetullâhi aleyh- anlatır:

Bir defasında Mescid-i Nebevî’deki bir halkada oturuyordum. Orada güzel görünüşlü yaşlı bir zât da vardı ki o Abdullah bin Selâm -radıyallâhu anh- idi.

Abdullah bin Selâm -radıyallâhu anh- oradakilerle güzelce sohbet etti. Sonra kalktı. O kalktığı zaman oradaki cemaat;

“–Cennet ehlinden birine bakması her kimi sevindirecekse işte şu zâta baksın!” dediler.

Ben de onu takip etmeye karar verdim. Evine vardığımızda;

“–İhtiyacın nedir, ey kardeş oğlu?” diye sordu. Ben de ona;

“–Ben o cemaatten işittim ki, sen oradan kalktığın zaman onlar senin için; «Cennet ehlinden birisine bakması her kimi sevindirecek ise işte şu zâta baksın.» diyorlardı. Bunun için senin maiyyetinde olmak beni çok memnun etti.” dedim.

Abdullah bin Selâm -radıyallâhu anh-;

“–Cennet ehlini ancak Allah bilir. Onların neden bunu söylemiş olduklarını ben sana anlatayım.” dedi, zamanında gördüğü bir rüyayı ve Peygamber Efendimiz’in o rüyanın tabiri hakkında söylediklerini anlattı. (Müslim, Fedâilü’s-Sahâbe, 148)

Buhârî’nin rivâyetinde ise Hazret-i Abdullah, kendisi hakkında cennetlik denmesi üzerine;

“–Vallâhi hiç kimseye bilmediği bir şeyi söylemesi yakışmaz!” demişti. (Buhârî, Menâkıbu’l-Ensâr, 19)

ALLÂH’IN ONA İKRÂM ETTİĞİNİ SEN NEREDEN BİLİYORSUN?

Kadın;

“–Bilmiyorum vallâhi!” deyince Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu:

“–Bakın, Osman vefât etmiştir. Ben şahsen onun için Allah’tan hayır ümîd etmekteyim.

Fakat ben peygamber olduğum hâlde, bana ve size ne yapılacağını (yani başımızdan ne gibi hâller geçeceğini) bilmiyorum…” (Buhârî, Tâbîr, 27)

Sahâbe-i kiram, peygamberlerden sonra en yüksek mânevî mevkii hâizdir.

Selmân-ı Fârisî -radıyallâhu anh-, hakkında Fahr-i Kâinât Efendimiz’in;

“Ehl-i beytimdendir!” buyurduğu çok kıymetli bir sahâbîdir.

Abdullah bin Selâm -radıyallâhu anh- da, önceden yahudilerin ileri gelenlerinden bir haham iken, Rasûlullah Efendimiz’in Medine’ye hicretinden sonra, mübârek sîmâsına bakıp;

“Bu yüz yalan söylemez!” diyerek müslüman olmuş ve yahudilerin yalan ve inkârlarını ortaya çıkarmış mübârek bir sahâbîdir. (Tirmizî, Kıyâme, 42/2485; Ahmed, V, 451)

Osman bin Maz‘un -radıyallâhu anh- da zühd ve takvâsıyla temâyüz etmiş bir sahâbî idi.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Yıl: 2020 Ay: Aralık, Sayı: 190

İslam ve İhsan

TEVAZU ÖRNEKLERİ

Tevazu Örnekleri

TEVÂZÛ HAKKINDA HADİSLER

Tevâzû Hakkında Hadisler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.