Gazi Ethem İbrahim Paşa Kimdir?

Ethem İbrahim Paşa kimdir? Abdullah Sert Hocaefendi, Hace Musa Topbaş Efendi’nin İslam Kahramanları 3 eserinden Gazi Ethem İbrahim Paşa ve Şehit Hasan Rıza Paşa’nın hayatını ve kahramanlıklarını anlatıyor.

GAZİ EDHEM İBRAHİM PAŞA’NIN HAYATI

Gazi Ethem İbrahim Paşa, 1844’de İstanbul’da dünyaya geldi. 1863’de harbiyeyi Mülazım-ı Sani (teğmen) rütbesiyle bitirdi. Rumelinde çeşidli birliklerde vazife aldı. 93 Harbi diye meşhur olan 1877-1878 Osmanlı-Rus harbine kaymakam (yarbay) rütbesiyle katıldı. Bu harpte pek çok kahramanlıkları görüldü. Rus kuvvetlerini yararak Plevne’ye yardım ulaştırmayı başardı. Bu sırada yaralandı. Miralaylığa (albay) terfi ettirildi. Bu savaşta Orhaniye kumandanı iken mirliva (tümgeneral) oldu. Gricea mevkii kumandanlığı vazifesini üzerine aldı. Ferikliğe yükseltildi. 1895’de müşir (mareşal) oldu.

Osmanlı Orduları Başkomutanı

1897’de yapılan Yunan harbinde Osmanlı ordusunu başkumandan olarak idare etti ve parlak zaferler kazandı.

1897’de mecburi olarak Yunanistan’a harp ilan edildi. Ethem Paşa’nın kumandasında bulunan Teselya tarafındaki yedi fırka ile Laros ve Preveze tarafındaki otuz beş taburluk iki fırkadan meydana gelen Osmanlı ordusu düşman taarruzlarına karşılık verdi. Bu sûretle hücuma geçen Osmanlı birlikleri Yunanlıları mağlup etti. Duruma hakim olan Gazi Ethem Paşa idaresindeki Osmanlı ordusu, çeşidli kollardan ilerleyerek birçok yerleri ele geçirdi. Hakimiyet tamamen Osmanlı ordusuna geçti. Meydan muharebesinden çok çete harbine alışkın olan Yunan kuvvetleri perişan vaziyette geri çekildiler.

23 Nisan’da Ethem Paşa idaresindeki Osmanlı ordusu tekrar hücuma geçerek çeşidli cephelerde ilerledi. Tam bir bozgun haline gelen Yunanlılar Çatalca’ya (Pharsala) kadar çekildiler. Böylece Yenişehir (Larissa) ve Tırnova Türklerin eline geçti. Bu arada meydana gelen Milona Meydan Savaşı Osmanlı ordusunun zaferiyle bitti.

Bu sırada strateji gereği çekilen Osmanlı ordusu Epir cephesinde, Yunanlıların tekrar hücum etmelerine, karşılık verdi. Ve iki meydan savaşında Yunanlıları üst üste yenerek perişan etdi. İkinci Abdülhamit Han Ethem paşa’ya Dömeke’ye hücum emrini verdi.

Ethem Paşa emrindeki birinci, ikinci, üçüncü, altıncı fırkalar, ihtiyat fırkası, süvari ve topçu kuvvetleriyle ilerledi.

Gayet güzel ve kusursuz bir harb planına göre emrindeki birlikleri 16 Mayıs günü harekete geçiren Ethem Paşa, müstahkem yerlere yerleşmiş olan, düşman askerlerini söküp attı. Müthiş bir mağlubiyete uğrayan Yunan kuvvetleri savaşı bırakarak dağınık bir şekilde kaçmaya başladılar.

Ethem Paşa prens Konstantin’i takip etti. Yunanlılar top, tüfek, cebhane her türlü ağırlık ve erzak, bırakarak kaçtılar. Bu durum karşısında halk dehşet içinde kalmış, hükümet ise ne yapacağını şaşırmıştı. Rusya’ya başvuran Yunanlılar, barış için arabuluculuk etmesini istediler. Rus Çar’ı ikinci Nikola sultan ikinci Abdülhamit Han’a başvurarak (telgrafla) barış yapılmasını istedi.

“6 Ayda Geçilemez” Denilen Termopil Geçidi’ni 24 Saatte Aştı

İkinci Sultan Abdulhamit Han 20 Mayıs’da Ethem Paşa’ya mütareke (ateşkes) için haber gönderdi. Böylece büyük kahramanlık destanları yazan son Osmanlı-Yunan harbi zaferle bitti. Böylece Avrupalı askerî otoritelerin Türk ordusunun altı ayda geçemez dediği Termopil geçi- dini Osmanlı ordusu yirmi dört saatte geçmiş ve Yunan ordusunu imha etmiştir.

Harbden sonra gazilik unvanı verilerek askerî teftiş başkanlığına getirilen Ethem Paşa, 1903 senesinde Arnavutluk’ta çıkan karışıklıkları bastırdı.

1908 ikinci Meşrutiyetin ilanından sonra Âyân Meclisi üyeliğine getirildi. 31 Mart vak’ası sırasında Tevfik Paşa kabinesinde harbiye nazırı olarak vazife aldı. Hareket ordusunun İstanbul’a girib duruma hakim olmasından sonra sağlığı bozulduğu için Kahire’ye gitti.

Gazi Ethem İbrahim Paşa, Mısır’da bulunduğu sırada 1909 yılında vefat etti. Cenazesi İstanbul’a getirilerek Eyüpsultan Kabristanı’na defnedildi. (Osmanlı Tarihi Ansiklopedisi’nden kısaltılmıştır. C.2; s. 212.)

Kaynak: Sâdık Dânâ, İslam Kahramanları 3, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

OSMANLI KAHRAMANLARI

Osmanlı Kahramanları

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.