Evlatlarının Dilinden Mahmud Durusoy Hoca Kimdir?

Evlatlarının dilinden, Kahramanmaraş merkezli depremlerde Hatay’da göçük altında kalarak Hakk’a yürüyen Mahmud Durusoy Hoca’nın kısa hayat hikayesi...

Evlatlarının dilinden Mahmud Durusoy Hoca’nın örnek olacak hayat hikayesi...

MAHMUD DURUSOY KİMDİR?

Mahmud Durusoy Bey, 19 Nisan 1962’de Avni Durusoy’un 3. çocuğu olarak Kırıkhan’da dünyaya geldi. Dedemiz Avni Bey 14 yaşında Adana Tepebağ’da Sami Sultanımızın sohbetlerine katılmış ve intisap etmiştir. Babamızın doğduğu ev Sami Efendimize muhabbetle dolup taşan bir evmiş.

Babamız bizlere, her defasında ağlayarak, şunları anlatırdı: “Babam beni 9 yaşında Erenköy’e Sami efendimizin sohbetine götürdü. Ben o yaşta ona âşık oldum. Sami Efendimizin önünden geçerken bana bir nazarla baktı, benim vücuduma yıldırım düşmesi gibi bir değişiklik oldu. Sanki bana bir kanca taktı. Ondan sonra bu nazarı her yerde bir belge gibi taşıdım ve bu bakış hayatımın değişim noktası oldu.”

Cenab-ı Hakkın kendisini Belenli Ali Baba, Adanalı Hacı Hasan Efendi, Muhammed Baysal Efendi, Kırşehirli Hacı Kemal Efendi gibi zatlarla buluşturduğunu, onlardan da birçok farklı ilimler öğrendiğini anlatırdı. Babam Kırşehirli Hacı Kemal Efendi ile Belenli Ali Baba’nın manevi hayatında mihenk taşı olduğunu söylerdi. Bu yüzden Belenli Ali Baba kitabını yazmıştı.

Babamızın bir diğer kitabı olan Bayezid-i Bestami Hazretleri kitabın yazılmasına ise bir rüyada gelen manevi bir işaret sebep olmuştu. Babamız 5 Mayıs 1978’de askere gitmeden önce bir rüya ile bu yoldan ders almıştı. Kitap okuyuculuğu vazifem de böyle başladı derdi.

Bizler doğmadan önce cemiyet hizmetlerine başlamış. MTTB gençlerinin ihtiyaçlarını giderir, onlara sohbet edermiş. Bize derdi ki: “Ben sizlerden maddi hiçbir şey beklemiyorum, sadece Allah’a, Allah’ın kullarına hizmet edin. Sohbetlerden ayrılmayın, seherleri bırakmayın. Her biriniz doğduğunuzda ben cenaze namazı kıldım. Sizlerin muhabbeti hizmetin önüne geçmesin diye...”

Babamız unculuk yaparak geçimini sağlıyordu. Oradan biriktirdiği para ve annemizin altınlarıyla bir arsa satın almış, imkânı biraz düzelince oraya 4 katlı bir yer yaptırmıştı. Orası Hatay’ın ilk hizmet binasıydı. “Orası benim ve annenizin kıyamete kadar hayrıdır” diye vasiyet ederdi. Bu bina kalabalık olmaya, yetmemeye başlayınca şimdiki Bayezid-i Bistami Vakfı binası İstanbul’dan Fahrettin ve Abdullah Tivnikli amcaların ve Hatay ihvanının yardımıyla inşa edildi. Vakıf binasının yapıldığı yıl Suriye iç savaşı başladı ve yardımlar bu vakıf binasından gitmeye başladı. Vakıf binasının ilk hizmeti bu şekilde başlamış oldu. Vakıf binasında tefsir, hadis dersleri, sohbetler, aylık toplantılar, gençlik ve çocuk hizmetleri yapılıyordu.

Babamız son zamanlarında sohbetlerinde depremin olacağı ve en son yaylaya çıkmadan önceki sohbetinde de 10 günlük elektrik ve su kesintisi olacağından bahsetmişti. Bugünler için hazırlıklı olmamızı, önümüzdeki bu zor süreçlerde herkesin kendi evinde sohbet yapmasını, 100 Ayetel Kürsi okunmasını istemişti.

Babam günlük hayatını gençliğinden itibaren gece saat iki buçukta teheccüde kalkarak başlar, daha sonra sabah namazını vakıfta kılar, sabah namazından sonra vakıfta tefsir dersini yapardı. Tefsir dersi bitince oradakilere, çorba ikramı olur görüşmeleri bitince eve gelir evde kitap okuyarak ertesi günün dersine çalışırdı.

Elinde sürekli tesbihi bulunur, bizlere de abdestli gezin ve sürekli diliniz zikirle meşgul olsun derdi. En son yatmadan önce babam ev halkıyla Salavatı Şerife ile birlikte zikir çekilip öyle yatılırdı. Son gecesinde de aynı şekilde zikir çekip yatmışlar. Hüsn ü zannımız odur ki babam ve annem teheccüd derslerini yaparken şehit oldular.

Üstadımızı çok severdi. Bizler için de ‘inşallah hep onun gönlünde ismen bulunursunuz’ diye dua ederdi. Sami Efendimiz, Musa Efendimiz ve Osman Efendimizden bahsederken gözleri dolar ve Cenabı Hakk’a bu yolla tanıştırdığı için çok şükür ederdi. Kendisine emanet edilen ihvanını da çok sever, onlar için teheccüdde dua ederdi. Ruhu için bir Fatiha, üç İhlas istirham ederiz.

Kaynak: Esra Durusoy - Avni Durusoy, Altınoluk Dergisi, Sayı: 445

İslam ve İhsan

EN GÜZEL ÖLÜM ANI

En Güzel Ölüm Anı

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.