Eller Duâya Kalksın!

Mazlûmun en büyük silâhı, duâdır. Duâ, insanın acziyetini hissetmesi, zaaflarını dile getirmesi, boynunu bükmesi, pişman olması, kısacası “kul” olduğunu bilmesidir. Kendi kulluğunu bilen, Allah Teâlâ’nın da büyüklüğünü, yüceliğini, kudretini, ilmini, hikmetini anlamış demektir.

Duâ, çaresizlerin en büyük çaresidir. Rabbimiz, “…(Kulluk ve) yalvarmanız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin ki?!..” (el-Furkan, 77) buyuruyor. İnsanın, Allah katındaki kıymeti, Allâh’a olan kulluk ve ilticâsıyla ortaya çıkıyor, demek ki…

Hazret-i Ebûbekir -radıyallâhu anh- Efendimiz, “Gün geldi, tevbelerim için de tevbe ettim.” buyuruyor.

Kemâlin zirvesi yok. Her türlü kulluğun, ibadetin, zikrin, fikrin, tefekkürün daha ötesi mümkün… Zirâ Allâh’ın sonsuz büyüklük ve ikrâmı karşısında, kulların yaptıkları hep sınırlı, hep noksan…

Bugünler, İslâm Âlemi için büyük dertlerin, sıkıntıların, imtihanların bulunduğu günler… Doğruyla yanlışın karıştığı, insanların çeşit çeşit maskelere büründüğü, günahın ve şeytanın şekilden şekle girdiği günler… Hercümerç, karışıklık ve fitne dönemleri… Peygamber Efendimiz böyle dönemlerde, yürümeyi koşmaya, durmayı yürümeye tercih etmiş. Böyle dönemlerde susmak; gözü kapalı, dost-düşman ayırt etmeksizin, bilir-bilmez konuşmaktan daha hayırlı… Çünkü bugün mâhiyetini bilmeden suçladığımız, konuştuğumuz o sözler için yarın pişman olma riski çok yüksek…

Bu, doğru bildiğimizi söylememek değil, elbette… Apaçık, herkesin rahatça gördüğü, anladığı bâtılı, ihaneti, fitneyi söylemezsek; bu akışın içinde sürüklenip giden insanları uyarmazsak bunun da bir vebali var! Burada mesele, sözü tartarak söylemek!.. İki-üç değil, belki onlarca kez düşünüp bir söz söylemek! Aksi hâlde vebal büyüyor, kaş yapayım derken göz çıkarma ihtimali artıyor.

EN GÜZEL SÖZLER DUALAR

Bu yüzden en güzel sözler, duâlar!

Yâ Rabbi, hakkı hak bilip ona bağlanmaya, bâtılı bâtıl bilip ondan uzak durmaya bizleri muvaffak kıl!

Yâ Rabbi, bizi hidâyetine kavuşturduktan sonra, kalbimizi, ayağımızı kaydırma! Bizi Müslüman olarak yaşat ve Müslüman olarak rûhumuzu teslim al.

Yâ Rabbi, kalbimizde îman sahiplerine karşı en küçük bir kin, nefret ve buğz bırakma!

Yâ Rabbi, bizi zulümden, zulme düşmekten, zulme vesile olmaktan, zâlimden, zâlimlerin bize hükmetmesinden muhafaza et!

Yâ Rabbi, içimizdeki ve dışımızdaki her türlü nefsânî, şeytânî tuzaklardan Sana sığınıyoruz. Bizi, bir an bile nefsimizin eline terk etme. Şeytanın oyuncağı yapma!..

Yâ Rabbi! Müslümanların yurduna düşmanları uğratma. Yâ Rabbi! Bize merhamet ve muhabbet duymayanları, başımıza geçirip bizi musallat etme!

Yâ Rabbi! Bizi mahşer gününe, Habibi’nin huzuruna yüz akıyla ulaşanlardan eyle! Bizi, gücümüzü aşan imtihanlarla yoklama!

Bize dünyada da iyilik ve güzellikler ihsân eyle, âhirette de iyilik ve güzellikler ihsân eyle! Bizi cehennem azâbından koru!

Sen bizim Mevlâmız, Sen bizim Rabbimiz, Sen bizim yardımcımız ve sığınağımızsın! Ya Rabbi, kâfirler, zâlimler, hâinler ve fitneciler gürûhuna karşı Sen bize yardım et. Bizi, sahipsiz bırakma, Allâh’ım!.. Duâlarımızı, gönüllerimizi ve ellerimizi, boş çevirme Allâh’ım!..

Kaynak: Zâhide Topcu, Şebnem Dergisi, Sayı: 143

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.