Ebu Talip Hakkında Nazil Olan Ayet

Peygamber (s.a.v.) Efendimizin amcası Ebu Talip iman etti mi? Dr. Adem Ergül, Ebu Talip’in son anlarından ve Ebu Talip hakkında nazil olan ayet-i kerimeden bahsediyor.

KASAS SÛRESİ HAKKINDA BİLGİ

Kasas sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 88 âyettir. İsmini 25. âyette yer alıp Hz. Mûsâ’nın doğumundan Medyen’e gelişine kadar başından geçen olayları ifade eden “Kasas” kelimesinden alır. Kasas, sözlükte hâdiseleri uygunluk sırasına göre zikretmek mânasına gelir.

Kasas Sûresi 56. Ayetin Meali

Ayet-i kerimede buyrulur:

“Resûlüm! Sen sevdiğini doğru yola erdiremezsin, lâkin Allah dilediğini doğru yola eriştirir. Çünkü, doğru yola girecek olanları en iyi O bilir.” (Kasas sûresi, 56)

Kasas Sûresi 56. Ayetin Tefsiri

Burada “hidâyet”ten maksat yalnız sözle iyiliğe sevk değil, bilfiil o yola eriştirmektir. Bu sebeple bu âyet-i kerîme, “Sen de hiç şüphesiz insanlığı dosdoğru bir yola çağırmaktasın” (Şûrâ 42/52) âyetine zıt değildir. Burada, öncesi ve sonrasına baktığımız zaman bu âyet-i kerîmenin Resûlullah (s.a.s.)’i teselli için geldiği anlaşılır. Çünkü Efendimiz (s.a.s.) ilk olarak yakın akrabalarını ve hemşehrilerini İslâm’a davet etmiş, onların müslüman olmalarını şiddetle istemişti. Fakat akrabaları ve kavmi iman etmeyip küfür üzere ısrar ettikleri halde, uzaklardan gelip Kur’an’ı dinler dinlemez “Biz buna iman ettik, biz önceden de müslümanlardan idik” diyerek hemen imana gelmeleri, bir taraftan Efendimiz’i sevindirirken, kavminin peygamberlik bereketinden mahrum kalmaları onu hüzne boğmuştu. Halbuki bilfiil doğru yola eriştirme mânasında hidâyet sadece Allah Teâlâ’nın istek ve iradesine bağlıdır. O sadece hidâyeti kabule isteği ve istidâdı olanları onunla lutuflandırır. Hidâyetini istediğimiz yakınlarımızın veya sevdiklerimizin böyle bir istek, temâyül ve istidâdı yoksa doğru yola ermeleri mümkün değildir. Efendimiz (s.a.s.)’in amcası ve en büyük destekçisi Ebu Talib’in hali bu hususta çok dikkat çekici bir misaldir. Resûl-i Ekrem (s.a.s.) vefatı esnâsında ona: “Lâ ilâhe ilallah, de ki, kıyâmet günü senin lehinde şehâdette bulunayım” demişti. Ebu Talip ise: “Kureyş kadınları beni kınarlar, korkudan bunu söyledi, derler. Eğer böyle demeyecek olsalardı, Müslüman olup seni sevindirirdim” demişti. (Buhârî, Cenâiz 80; Müslim, İman 41-42)

Kasas suresinin tamamını okumak için tıklayınız...

İslam ve İhsan

EBÛ TÂLİP’İN PEYGAMBERİMİZE KEFİL OLDUĞU SÖZ

Ebû Tâlip’in Peygamberimize Kefil Olduğu Söz

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.