Avusturya Müslümanları Tehdit Ediyor

Avusturya’da nüfusun % 4’ünü oluşturan Müslümanlar için bugünlerde İslam karşıtı bir yasa tasarısı hazırlanıyor. Avusturya'daki İslam Yasa Tasarısı'nın, Müslümanları tehdit olarak gören bir zihniyetle ele alındığını ifade eden uzmanlar, tasarının bazı maddelerinin anayasanın “eşitlik” ilkesine, yasalarda yer alan "örgütlenme" ve "din ve inanç" özgürlüğüne aykırı olduğunu dile getiriyor.

İslâm, Avusturya'da 2001 nüfus sayımına göre nüfûsun % 4,22'sinin bağlı olduğu bir azınlık dîni. Çoğu Müslüman, Avusturya'ya 1960'tan sonra göçmen işçi olarak Türkiye, Bosna-Hersek ve Sırbistan'dan gelmiş. Ayrıca Arap ve Pâkistan kökenliler de var.

Avusturya hükümeti tarafından 2 Ekim'de meclise gönderilen İslam Yasa Tasarısı'na yönelik tartışmalarsa sürüyor. Ülkede yaşan 500 bin Müslümanın pratikte kullandığı bazı haklara hukuki güvence getiren tasarı, aynı zamanda İslam cemaatinin finansman sağlama, dernek kurma ve dinin uygulama gibi haklarının engellenmesine yol açacak maddelerin eklenmesi tepkilere neden oldu. Sivil toplum örgütleri, hukukçular ve öğretim üyelerinin tasarıya yönelik eleştiriler genel olarak beş ana başlıkta toplanıyor.

TASARIYA YÖNELİK ELEŞTİRİLER

Tasarıda en fazla eleştirilen maddelerin başında “Yurt dışından gelen finansmanın yasaklanması" bulunuyor. Buna göre cemaatlerin "dini faaliyetlerini finanse edebilmek için ülke dışından para almaları” yasaklanıyor. Söz konusu maddenin, Protestan, Yahudi ve Katolikler için uygulanmadığı için anayasanın eşitlik ilkesine aykırı olduğu belirtiliyor.

Tasarıya göre, 6 ay içinde bütün Müslüman dernekler kapatılacak ve kamu tüzel kişiliği kazanarak İslam cemaatinin birer parçası olacaklar. Bu maddenin Müslüman derneklerin denetim ve kontrol altına alınması amacıyla getirildiği ve "dernek kurma özgürlüğüne" aykırı olduğu ifade ediliyor.

MÜSLÜMAN OLMAYAN PROFESÖRLER İMAMLARI EĞİTECEK

Tasarıda, cemaate, “ihbar etme ve bilgi verme yükümlülüğü” getiren madde ise diğer dini cemaatlere uygulanmadığı için eşitlik ilkesine aykırı olarak değerlendiriliyor.

Tasarıya göre, "Üniversitede İslam teoloji dersi verilmesi ve bu eğitimi almış kişilerin camilerde görev alması" öngörülüyor. Bu madde "Müslüman olmayan profesörlerin eğiteceği imamlar, camilerde görev yapacak" yorumlarına neden oluyor.

Tartışılan bir diğer madde ise "Her cemaatin kendi dini kaynaklarını Almanca olarak" sunması. Bu maddenin Almanca olmayan Kur’an-ı Kerim gibi dini kaynakların yasaklanması anlamına gelebileceği ileri sürülüyor.

Tasarının, anayasanın “eşitlik” ilkesine, yasalarda yer alan "örgütlenme" hakkına ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) "dini öğretme ve uygulama" hakkını da içeren din özgürlüğüne aykırı olduğu ileri sürülüyor.

AVUSTURYA TOPRAKLARINA HAS BİR İSLAM YOKTUR

Salzburg Üniversitesi Hukuk Fakültesi Kamu Hukuku Bölümü Öğretim Üyesi ve Avukat Dr. Metin Akyürek, İslam Yasa Tasarısı'nın yaklaşık 3 yıldır üzerinde çalışıldığının ifade edildiğini ancak bundan kendilerinin hiç haberdar edilmediğini söyledi. Tasarının son aylarda medya üzerinden yapılan radikalizmle mücadele adı altında Müslümanların zan altında bırakıldığı bir dönemde ortaya çıkmasının manidar olduğunu ifade eden Akyürek, tasarının Müslümanları tehdit olarak görülmesine neden olabileceğini düşünüyor.

Tasarıda derneklerin kapatılıp kamu tüzel kişiliği verilerek bir cemaat altında birleştirilmek istendiğini aktaran Akyürek, "Amaç bu derneklerin kontrol altına alınması olarak görülüyor. Oysa bu amacı mevcut dernek yasası da sağlayabilirdi" dedi.

Yasal düzenleme yapılacaksa Protestan, Katolik ve Yahudi cemaatlerine verilen bütün hakların Müslüman cemaatine de verilmesi gerektiğini, aksi takdirde anayasanın eşitlik ilkesine aykırı olacağını vurgulayan Akyürek, "Devletin yasaları dindarı da dinsizi de bağlar ama dinin temeli, milliyet değil, dinin kendisidir. Avusturya topraklarına has bir İslam yoktur, lakin dinin milliyeti olmaz" diye konuştu.

MÜSLÜMANLARIN DERNEK KURMA ÖZGÜRLÜKLERİ ENGELLENİYOR

Salzburg Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümü Öğretim Üyesi ve İslamafobi Uzmanı Dr. Farid Hafez ise tartışmalara neden olan İslam Yasa Tasarısı'nın bazı maddelerinin anayasaya ve hukuk devleti ilkesine aykırı olduğunu söyledi.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.