
A'râf Suresi 9. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
A'râf Suresi 9. ayeti ne anlatıyor? A'râf Suresi 9. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...
A'râf Suresi 9. Ayetinin Arapçası:
وَمَنْ خَفَّتْ مَوَاز۪ينُهُ فَاُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ خَسِرُٓوا اَنْفُسَهُمْ بِمَا كَانُوا بِاٰيَاتِنَا يَظْلِمُونَ
A'râf Suresi 9. Ayetinin Meali (Anlamı):
Kimin de iyilikleri tartıda hafif gelirse, işte onlar, âyetlerimize karşı çıkmaları yüzünden kendilerini ziyan edenlerdir.
A'râf Suresi 9. Ayetinin Tefsiri:
Kıyamet
günü hassas teraziler konacak ve bütün ameller tartılacaktır. Kimseye zerre
kadar haksızlık yapılmayacaktır. Çünkü o gün ölçü/tartı, her şeyin, bütün
amellerin hakikatlerinin gerçek belirleyicisi olan “hak” kavramıdır. Yani bir amel, o amelle ilgili Allah’ın
belirlediği ölçüt ne ise onunla ölçülecek, sonuç bu ölçüte göre
belirlenecektir. Âyet-i kerîmede şöyle buyrulur: “Kıyâmet günü biz adâlet
terâzilerini kuracağız da hiç kimseye en küçük bir haksızlık yapılmayacak.
Yapılan iş hardal tanesi kadar bile olsa, biz onu getirip mizana koyacağız.
Hesap görücü olarak biz yeteriz!” (Enbiyâ 21/47) Tartma neticesinde
sevapları ağır gelenler cennete girecek, ebedi kurtuluşa ereceklerdir.
Sevapları hafif gelip günahları ağır basanlar ise cehenneme atılacak, zarara
uğrayanlardan olacaklardır. Çünkü onlar, dünya hayatında Allah’ın âyetlerinin
kıymetini bilememişler, devamlı olarak yalanlama ve inkârla onun hakkını
vermekten geri durmuşlardır. Böylece en büyük sermayeleri olan nefislerini
helâke düçar kılmakla zarara uğratmışlardır. Yani bunlar ticaret yapıp da beş
yerine on kaybetmiş değil, kendilerini ziyan edip kaybetmişlerdir. Bilinmelidir
ki, kişinin kendisini ziyan etmesinin ötesinde bir ziyan yoktur.
Tartılar
anlamındaki اَلْمَوَاز۪ينُ (mevâzîn)
kelimesinden hareketle âyete şöyle bir işârî mâna verilmiştir: “Mevâzîn” kelimesi çoğul olarak
kullanılmıştır. Çünkü her kul için bütün davranışlarına göre ayrı ayrı adâletli
teraziler konulur. Bedeninin vasıflarını ölçmek için bir terazi, ruhunun
sıfatlarını ölçmek için bir terazi, sırrının hallerini ölçmek için bir terazi,
hafîsinin ahlâkını ölçmek için başka bir terazi vardır. Hafî, rabbânî ahlâkın
feyzini kabul etme kâbiliyeti olan ruhanî bir latifedir. Bu yüzdendir ki Resûlullah
(a.s.): “Şüphesiz mü’min güzel ahlâkı sayesinde oruç tutan ve namaz
kılanların derecesine ulaşır” (Ebû Dâvûd, Edep 7; Muvatta, Hüsnü’l-Huluk 6)
buyurmuştur. Çünkü esas itibariyle güzel ahlâk, yaratılmışların sıfatlarından
değildir. Bilakis o, Âlemlerin Rabbinin ahlâkıdır. Kullar ise O’nun ahlâkıyla ahlâklanmakla
emrolunmuşlardır. (Bursevî, Ruhu’l-Beyân, III, 177)
Allah
Teâlâ’yı tanıyıp O’nun ahlâkıyla ahlâklanabilmek ve kullukta kemâle erebilmek
için yaratılışımızın başlangıcını, nereden gelip nereye gittiğimizi derinden
derine tefekkür etme zarureti vardır:
A'râf Suresi tefsiri için tıklayınız...
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri
A'râf Suresi 9. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...
YORUMLAR