Allah İle Sohbette Bulunmanın En Feyizli Yolu

Dünyada iken Allah ile sohbette bulunmanın en feyizli nedir? Allah Teâlâ’nın kullarına ikramda bulunmak için hazırladığı mânevî ziyâfet sofrası nedir?

Kur’ân-ı Kerîm, beşeriyet için Rahmânî sadâları işitmek, ilâhî nefhayı rûhunda hissetmek ve daha bu dünyada iken Allah ile sohbette bulunmanın en feyizli yoludur.

Nitekim Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuşlardır:

“Sizden biri, Rabbi ile münâcât ve mükâlemeyi (O’na yalvarıp O’nunla konuşmayı) severse huzûr-i kalp ile Kur’ân okusun.” (Süyûtî, I, 13/360)

Mânevî Ziyâfet Sofrası

Kur’ân-ı Kerîm, Allah Teâlâ’nın kullarına ikramda bulunmak için hazırladığı mânevî bir ziyâfet sofrasıdır. Rabbimizʼin dâvetine icâbetle bu ziyâfete katılanlar, huzur, sürûr ve neş’e verici sonsuz nîmetlerle mütelezziz olurlar.

Nitekim ashâb-ı kirâm için Kur’ân muhtevâsında yaşayabilmek, âdeta doyumsuz bir lezzet idi. Nâzil olan her âyet, onlar için sanki gökten inen bir ziyafet sofrası gibiydi. Bütün gayretleri; Kur’ân’ı lâyıkıyla idrâk edebilmek, yaşamak ve bu hususta güzel bir numûne olabil­mekten ibâretti.

Fakirliği Olmayan Zenginlik

Hadîs-i şerîfte buyrulur:

“Kur’ân (öyle) bir zenginliktir ki ondan sonra fakirlik olmaz (yani ona kavuşan, en muazzam hazineye sahip olmuştur) ve ondan başka zenginlik de yoktur (yani o ilâhî hazine, hiçbir maddî zenginlikle kıyas edilemez).” (Heysemî, VII, 158)

Allah Rasûlüʼnün Kur’ân ile Beraberliği

Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, her vesîle ile Kur’ân-ı Kerîm okurdu. İslâm’ı tebliğde okurdu, sohbette okurdu, bir meseleyi îzah ederken okurdu, bilhassa gece ibadetlerinde daha çok okurdu. Zira her meselenin çözümü Kur’ân-ı Kerîm’dedir. Kurʼânʼın tafsîli ve tatbîki ise Peygamber Efendimiz’in hayatında sergilenmiştir. Bu sebeple denilebilir ki Peygamber Efendimiz’in hayatı, baştanbaşa Kur’ân’ın tefsiri mâhiyetindedir.

Gözün Hakkını Vermek

Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in ashâbı, Kur’ân-ı Kerîm’i çokça okur; onu okumadıkları ve sayfalarına bakmadıkları bir günün geçmesini istemezlerdi. Günlerine Kur’ân ile başlar, göz rahatsızlığı olanlara da Mushaf-ı Şerîf’e bakmayı tavsiye ederlerdi. (Heysemî, VII, 165)

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Alemlere Rahmet Hz. Muhammed (s.a.v) - Ebedi Mucize Kur'an-ı Kerim, Erkam Yayınları 

İslam ve İhsan

ALLAH'A YAKLAŞMANIN YOLU

Allah'a Yaklaşmanın Yolu

ALLAH'A YAKIN OLAN KULLAR

Allah'a Yakın Olan Kullar

ALLAH'IN SEVDİĞİ VE RAZI OLDUĞU KULLAR

Allah'ın Sevdiği ve Razı Olduğu Kullar

ALLAH'IN SEVGİSİNİ NASIL KAZANIRIZ?

Allah'ın Sevgisini Nasıl Kazanırız?

KULUN RABBİNE EN YAKIN OLDUĞU AN

Kulun Rabbine En Yakın Olduğu An

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.