Yalnız İki Kişiye Gıpta Edilir

Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimizin yalnız iki kişeye gıpta edilir dediği kişiler kimlerdir? Nasıl vasıflara sahiptirler? Nasıl bir amel ki onları gıpta derecesine getiriyor. İşte yalnız gıpta edilecek iki kişi...

Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, cömertliğin, her müslümanın tabîat-i asliyyesi hâline gelmesini arzu ederdi. Buyururdu ki:

“Yalnız iki kişiye gıpta edilir. Biri, Allâh’ın, mal verip hak yolunda harcamaya muvaffak kıldığı kişi; diğeri de, Allâh’ın, kendisine ilim verip de onunla amel eden ve bunları başkasına öğreten (yâni ilmini infâk eden) kimsedir.” (Buhârî, İlim, 15; Müslim, Müsâfirîn, 266-268)

HZ. SÜLEYMAN'IN (A.S) DÜNYAYA KARŞI DURUŞU

Allâh Teâlâ, peygamberler içinden varlık sâhibi olarak Süleymân -aleyhisse­lâm-’ı misâl vermektedir. Çünkü Süleymân -aleyhisselâm-, kendisine bahşedilen dünyâ servetini dâimâ kalbinin dışında taşımıştır. Bütün insanların gayretleri birleşse ve bir insanı Süleymân -aleyhisselâm- kadar zengin etmeye çalışsalar, bu asla mümkün değildir. Zîrâ rüzgârlar, hayvanlar, kelepçeli azgın şeytanlar, hep O’nun tasarrufu altında idi. Bu kadar saltanata sâhip olmasına rağmen Süleymân -aleyhisselâm-:

“–Ben bir miskinim! Miskine, miskinlerle beraber olmak yakışır!” diyerek, garîb ve kimsesizlerle beraber olurdu.

Hazret-i Mevlânâ -kuddise sirruh-, aşağıdaki beytinde fakir ve dertlilerle hem-hâl olmanın mânevî kazancını ne güzel îzâh eder:

“Fakr u zarûret içinde boğulan gönüller, dumanla dolu bir eve benzer. Sen onların derdini dinlemek ve o derde dermân olmak sûretiyle o dumanlı eve bir pencere aç ki, onun dumanı çekilsin ve seninde kalbin rakîkleşip rûhun incelsin…”

MAL VE SERVETİN ŞÜKRÜ NEDİR?

Bu hâli en güzel tezâhürü de, infâk ile gerçekleşir. İnfak, aynı zamanda mal ve servetin şükür ifâdesidir. Şükrün de nîmeti artıracağı, bir va’d-i ilâhîdir. Allâh Teâlâ buyurur:

“…Eğer şükrederseniz, size olan nîmetlerimi artırırım…” (İbrâhîm, 7)

Nitekim Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, infâk etmeyi çok severlerdi. Bir hadîs-i şeriflerinde:

“Ey insanoğlu! İnfâk et ki sana da infâk edilsin...” (Buhârî, Tefsir, 11/2) buyurmuşlardır.

YALNIZ İKİ KİŞİYE GIPTA EDİLİR

Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, cömertliğin, her müslümanın tabîat-i asliyyesi hâline gelmesini arzu ederdi. Buyururdu ki:

“Yalnız iki kişiye gıpta edilir. Biri, Allâh’ın, mal verip hak yolunda harcamaya muvaffak kıldığı kişi; diğeri de, Allâh’ın, kendisine ilim verip de onunla amel eden ve bunları başkasına öğreten (yâni ilmini infâk eden) kimsedir.” (Buhârî, İlim, 15; Müslim, Müsâfirîn, 266-268)

Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyrulur:

“Ey insanlar! Hepiniz Allâh’a karşı fakirsiniz (muhtaçsınız)! Allâh ki, ganî (zengin) ve hamde lâyık olan ancak O’dur!” (Fâtır, 15)

Âyet-i kerîmeden de anlaşıldığı üzere mülk, hakîkatte ne fertlerin ne de toplumundur. Mülk, Allâh’ındır. Bütün canlılar, Cenâb-ı Hakk’ın mülkünde yaşıyor, O’nun verdiği nîmetlerle hayatta kalabiliyor. Fertlere verilen ise, sâdece mülk üzerinde belli bir zaman dilimiyle sınırlı bir tasarruftur.

Bu itibarla mal, mülk ve mevkî, en büyük imtihan vesîleleridir. Süleymân -aleyhisselâm-’ın saltanatı, bir an gelmiş, tamâmen elinden alınmış, ancak istiğfar netîcesinde tekrar kendisine iâde edilmiştir. Bu hakîkatlerden dolayı bir Hak dostunun şu nasihati ne kadar ibretli ve hikmetlidir:

“Rızık peşinde değil, Rezzâk’ın peşinde koş!”

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Nebiler Silsilesi-3, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

HZ. SÜLEYMAN’IN (A.S.) HAYATI

Hz. Süleyman’ın (a.s.) Hayatı

HZ. SÜLEYMAN’IN (A.S.) DUALARI

Hz. Süleyman’ın (a.s.) Duaları

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.