Osmanlı Sultanları Evlat Katili Miydi?

Şan ve şeref dolu bir tarih ile yüce bir mîras bırakıp da bizleri âbâd eden Osmanlı’yı, âdeta bugünleri düşünerek «kardeş ve evlât katli»ne zorlayan şartlar nelerdi?

Sultanların ciğerpârelerini fedâ etmeleri, aslında onların dîn, devlet ve milletlerine bağlılıklarını ifâde eden büyük fedâkârlıklar olarak tezâhür etmiştir. Yoksa hiç kimse, bir başkasının menfaati için kendisinin bir parçası olan evlâdını fedâ etmez! Nitekim ta­rihin en büyük cânîlerinin bile kendi evlâtlarına karşı âdeta ıslak bir kağıda dönüp bütün gaddarlıklarına rağmen eli kolu bağlı hareket ettikleri göz önüne alınırsa, Osmanlılar’ın bu hususta dîn, devlet ve millet bütünlüğü ile ehl-i İslâm’ın kudretini korumak için yaptıkları bu fedâkârlık, daha bâriz bir şekilde anlaşılır.

Dolayısıyla bir karıncayı bile incitmekten kaçınan Osmanlı pâ­di­şahla­rının katil me­se­lesini, basit bir saltanat mücâdelesi şeklinde mütâlaa etmek son derece yanlıştır. Zira sultanlar, yalnız kendi hayatlarını garanti altına almak niyetinde olsalardı, muhârebe meydanlarında ya şehîdlik ya gâzilik diyerek en önde düşmanla çarpışırlar mıydı? Husûsiyle yükseliş devrinde saltanat yıllarını tamamen harplerde geçiren ve gece-gündüz i‘lâ-yı kelimetullâh uğruna kendilerini fedâ eden sultanların niyeti, elbette kuru bir cihangirlik değildi.

Şan ve şeref dolu bir tarih ile yüce bir mîras bırakıp da bizleri âbâd eden Osmanlı’yı, âdeta bugünleri düşünerek «kardeş ve evlât katli»ne zorlayan şartları iyi tedkîk etmelidir. Vâkî olan devleti parçalayıcı saltanat kavgalarını uzun uzadıya aktarmaya hâcet olmadığı gibi, bu kavgalarda binlerce müslüman kanının dökülüp hebâ olmasını normal karşılayabilecek bir dimağ ve vicdan tasavvur olunamaz.

DEVLET VE MİLLETİN BEKÂSI

Dolayısıyla «kardeş ve evlât katli» me­se­lesi sebebiyle herhangi bir gâileye vücut verebilecek veya buna âlet edilebilecek şehzâdelerin ortadan kaldırılıp devlet ve milletin bekàsının teminini hoş görmeyip hisleriyle konuşanlar, bu usûle başvurulmadığı zamanlarda binlerce müslümanın canları pahasına, dîn, devlet ve milletin düştüğü buhran karşısında hissiz davranmış olmazlar mı?!.

Her şeye rağmen bu katil me­se­lesinde elbette ki her zaman haklılık arayamayız. Belki zaman zaman beşeriyet îcâbı ve nefsâniyetin galebesiyle birtakım entrikalara kanma neticesinde haksız katiller de yapılmıştır. [1]

EKBER VE ERŞED ŞARTI

Böyle bir hissî hatânın, 3. Murad ve 3. Mehmed Hân’ın tahta geçer geçmez ortadan kaldırdıkları, hattâ bir kısmı sıbyan olan şehzâdeler hakkında vâkî olduğu beyân edilir. Oysa suç olmadan cezâ verilemez. Hiçbir vicdan, birtakım vehimlere istinâd edilerek o mâsumlara yapılan yargısız infâzı kabûl edemez! Nitekim bu ve benzeri sebepler dolayısıyla bu me­se­le, yumuşak kalpli ve derviş-meşrep bir pâ­di­şah olan Sultan 1. Ahmed Han Hazretleri tarafından tatbik edilmemiştir. Daha sonra da saltanat için ekber ve erşed (hânedânın en yaşlısı ve en akıllısı) şartı getirilmiştir. Bu şart, hânedan mensupları arasındaki bu katil me­se­lesini kısmen ortadan kaldırmıştır. Fakat bundan sonra evvelkilere göre daha yaşlı ve aktiviteleri azalmış pâ­di­şahların tahta oturmasıyla Osmanlı’nın yükselişteki hamle ve akın rûhunun zayıfladığı da görülür. Yani ekber ve erşed şartı neticesinde Osmanlı tahtına geçmek için gerekli olan “tegallüb ve hakk-ı seyf” (kafa ve bilek gücüyle iktidar olma) yolu kısmen de olsa kapanmıştır.

EHL-İ KÜFÜR KARŞISINDA GÜÇSÜZ HALE DÜŞMEMEK

Bu bakımdan şahısların, “kardeş ve evlât katli” kâidesini tatbik ederken takdîr hatâsına düşmeleri; umûmî gâyesi, vatan toprağının bölünmemesi, binlerce müslüman kanının dökülmemesi ve ehl-i küfür karşısında güçsüz bir hâle düşülmemesine mâtûf olan bu kâidenin mâhiyetine menfî bir gözle bakılıp haksız değerlendirmeler yapılmasını gerektirmez.

Bu mütâlaaları, derin bir düşünce ve muhâkemeye istinâd etmeksizin büyük şanlı cedlerin böyle nice me­se­lede rencide edilmesi, kul hakkı terettüb ettireceğinden bu hususta ihtiyatlı davranmakta fayda vardır.

Hulâsa “kardeş ve evlât katli” me­se­lesinde söylenecek son söz şudur:

Altı asırlık cihanşümûl bir devlet olan Osmanlı’nın hatâ ve sevaplarıyla mütâlaa edilmesi ile neticelere gitmek, en doğru bir harekettir.


[1] Bu haksız katillerde tek suçlu sultan değil, daha onun tahta cülûsuyla icrâ edilen bu cürmü hazır hâle getiren ve âdeta sul­tâ­nı buna zorlayan vezir ve paşaların entrikaları da göz önünde bulundurulmalıdır. Fâtih’in vefâtından sonra hem Bâyezîd’e hem de Cem’e «Gel, babanın yerine tahta otur!» haberinin gönderilmesi, bu gerçeği ifâde eder. Hattâ son dönemlerde ortaya çıkan tahttan bir sul­tâ­nı indirip diğerini geçirme hâdiseleri, vezirlerin bu husustaki tesirlerini gâyet açık bir şekilde izhâr eder.

Kaynak: Abide Şahsiyetleri ve Müesseseleriyle OSMANLI, Osman Nuri Topbaş, Erkam Yayınları, 2013

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.