İlk Cemre Ne Zaman Düşecek?

Baharın müjdecisi olarak bilinen ve ısınmayı ifade eden cemrelerin ilki 20 Şubat'ta havaya düşecek.

Halk arasında baharın müjdecisi olarak bilinen ve ısınmayı ifade eden cemrelerin ilki 20 Şubat'ta havaya düşecek.

Gazi Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Halk Bilimi Öğretim Üyesi Prof. Dr. M. Öcal Oğuz, yaptığı açıklamada, tabiat olaylarına ve bunların tekrarlarına dayalı tecrübelerle oluşan döngüsel tabloya halk takvimi denildiğini söyledi.

Halk takviminin, yazının bulunmasından sonra ortaya çıkan ve benimsenen bir olayı "sıfır" kabul eden çizgisel takvimden farklı olduğunu belirten Oğuz, "Halk takvimi, doğada gün, ay, mevsim ve yıl gibi tekrarlanan olaylara dayalı olabileceği gibi kıtlık, bolluk, sel, yangın, deprem, savaş, doğum ve ölüm gibi toplumu derinden etkileyen felaketler, sevinçler veya çiçek açma, yaprak dökme, ekin biçme, bağ bozma ve koç katma gibi tekrarlanan olaylar üzerine de oluşabilir" ifadesini kullandı.

CEMRE HALK TAKVİMİNİN ÜRÜNÜ

Oğuz, cemrelerin, doğanın gözlenmesiyle ortaya çıkan halk takviminin bir ürünü olduğunu vurguladı.

Arapça kökenli cemre kelimesinin, Türkçe karşılığının "ateş halinde", "yanmış halde" veya kısaca "kor" olduğunu anlatan Oğuz, şöyle konuştu:

"Ayrıca, hac sırasında Mina'da şeytan taşlamaya veya taşların oluşturduğu yığına da cemre denilmektedir. Cemrenin Altay Türklerinde görülen İmre adlı olağanüstü varlığın dönüşümüyle ortaya çıktığını savunanlar da vardır. Cemreyi Bulgar Türklerindeki Zemire veya Anadolu ağızlarındaki Zemheri ve Kumuk Türkçesindeki nem veya buhar anlamına gelen Zemre ile ilişkilendirenler de bulunmaktadır.

Oğuz, 20 Şubat'ta havaya düşecek ilk cemrenin, bütün kışı yere indireceğini dile getirdi.

İkinci cemrenin 27 Şubat'ta suya düşeceğini ve suları ısıtıp buzları çözeceğini aktaran Oğuz, 6 Mart'ta düşecek üçüncü cemrenin de toprağı ısıtıp ilk kır çiçeklerinin çıkmasını sağlayacağını sözlerine ekledi.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.