Diyanet İşleri Başkanı Görmez'den Berat Kandili Mesajı

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, bu gece idrak edeceğimiz rahmet, mağfiret ve arınma mevsimi Ramazan-ı Şerifin habercisi olan "Berat Kandili" münasebetiyle bir mesaj yayınladı.

İşte Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez'in kandil mesajı...

"Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla.

21 Mayıs Cumartesi’yi Pazar’a bağlayan gece her yıl gelişiyle pek çok güzelliğin yaşandığı rahmet, mağfiret ve arınma mevsimi Ramazan-ı Şerifin habercisi olan yeni bir Berat Kandilini daha idrak etmenin huzur ve mutluluğunu yaşayacağız. Hızla akıp giden ömür içerisinde böylesine mübarek bir geceye bir kez daha erişip bizlere güzel bir fırsat bahşettiği için Cenab-ı Hakk’a ne kadar hamd-ü sena etsek, ne kadar şükretsek azdır.

İnsanlar için hesaplaşma durakları olan bu rahmet geceleri, varlığımızı yeniden gözden geçirme, muhasebe ve tefekkür etme imkânları kazandıran birer fırsat olarak değerlendirilmelidir. Bizler, bu geceler sayesinde zaman zaman ihmal ettiğimiz kulluğumuzun farkına varıyor, kendimize çeki düzen veriyor, Cenab-ı Hakk’la olan ilişkilerimizi yeniden tanzim etme fırsatı buluyoruz. Bu geceler bizleri, Kur’an ve sünnet ölçüleri ışığında geçmişimizle yüzleşmeye, bugünümüzü değerlendirmeye, yarınımızı inşa etmeye davet etmektedir. Bu kutlu gece hem nedamet hem de umut zamanıdır.

Berat, berâ ve velâ gibi iki önemli adımın sonucunda gerçekleşen bir zirvedir. Berâ şerden, fesattan, vicdansızlıktan, insafsızlıktan, kötüden ve kötülükten teberra ederek uzak kalmaktır. Bu gecede her mümin, kötülüğe olan mesafesini ölçmeli, kötülüğe giden yolları kapatmaya bir kere daha karar vermelidir. Berâ, her türlü çirkinlik, haksızlık ve adaletsizlikten beri olmayı, arzularımızın, tutkularımızın, heva ve heveslerimizin, bencilliklerimizin egemenliğinden, nefsimizin esaretinden kurtularak gerçek özgürlük ve hürriyet olan beratımıza nasıl kavuşacağımızı öğretir. Nefis ve şeytanın hile ve tuzaklarına karşı her zaman yüksek bir teyakkuzda olma bilincini diri tutar. Velâ ise sadece kötülükten uzaklaşmakla yetinmeyip iyiliğe yaklaşmak, iyiyi aramak, iyiyle olmak anlamına gelir. Allah’a dost olma, hakkın yanında yer alma ve hayra giden yolları arama gecesidir. Beratın ilk şartı kimden berî, kime yakın olacağımızı bilmektir.

Berat’ın yegâne sahibi elbette Yüce Rabbimizdir. Ancak her insanın beratı kendi elindedir. Zira biz Allah’a bir adım yaklaşırsak O bize bin adım yaklaşır. Allah’ın hoşnutluğunu isteyen, hiç kimseyi hor ve hakir görmez. Allah’ın sevgisine ulaşmak isteyen, her daim yüreğinde sevgi ve merhamet taşır.

Berat, Yüce Yaradan’ın affına erebilmek için yaratılanı affetme, rahmet ve mağfirete mazhar olma günüdür. Allah’tan af dileyen affedici olmalı, Allah’tan bağışlanma dileyen bağışlayıcı olmalıdır. Bu konuda kendimizi yenilemeli, kendimize, eşimize, çocuklarımıza, komşularımıza, bütün insanlığa ve bütün mahlûkata karşı affedici olmalıyız.

Berat, kırılan kalpleri onarma, dargınlık duvarlarını yıkma; kin, nefret ve intikam duygularını aşma zamanıdır. Berat, tövbe ve dua zamanıdır. Berat Kandilini fırsat bilerek iç dünyamıza doğru bir yolculuk yapalım. Yenilenme ümidiyle hep birlikte tekrar günaha dönmemek üzere tövbe edelim. Ahireti dünyaya tercih eder hale geldiğimiz, en yakınlarımızdan bile sevgi ve merhameti esirgediğimiz; eşimizi ve çocuklarımızı ihmal ettiğimiz; akrabalarımızı, yetimleri, kimsesizleri, ihtiyaç sahiplerini unuttuğumuz günler için, Rabbimizin bize emanet ettiği dünya evini harap ettiğimiz, nefislerimize zulmettiğimiz, zulme uğrayan kardeşlerimize el uzatamadığımız ve gözyaşlarına ortak olamadığımız için tövbe edelim. Sevgili Peygamberimizin (sas) emrettiği üzere bir vücudun uzuvları, bir binanın tuğlaları gibi olamadığımız, kardeşlerimizin halleriyle hallenemediğimiz, dertleriyle dertlenemediğimiz acılarını acılarımız, sevinçlerini sevincimizi bilemediğimiz için tövbe edelim ki, tövbelerimiz beratımız olsun. İstikbalimizi, geleceğimizi ve hayatımızı Allah’ın rızasını kazanmak için yeniden plânlayalım. Umutlarımızı tazeleyerek tekrar yeşertelim. Sadece iyilik ve iyiliği egemen kılmak için çaba sarf edelim. Sevgili Peygamberimiz (sas), bu gecede Allah’a bol bol ibadet edilmesini, gündüzünde ise oruç tutulmasını tavsiye ettiğini ve Yüce Rabbimizin “Bağışlanmak dileyen yok mu, onu bağışlayayım! Rızık isteyen yok mu, ona rızık vereyim! Belâya dûçar olan yok mu, ona afiyet vereyim!” buyurduğunu ve bizlere müjdelediğini unutmayalım.

Zaman, kalbimizin en derin yerinden Rahman’a doğru bir yol açma zamanıdır. Bu gece hep birlikte “Allah’ım kalplerimizi yumuşat ve birbirimizi anlamamız için rahmetini tecelli ettir! Bize huzur ver, ülfet ver! Bizi kan dökücülerden eyleme. Bize merhamet duygusu ver! Bizi birbirimize düşürmek isteyenlere fırsat verme! Farklılıklarımızın fitne olarak kullanılmaması için bize basiret ve feraset ver! Ey Rabbimiz! Bizi ve bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla! Ey Rabbimiz! Şüphesiz sen çok esirgeyicisin, çok merhametlisin” diye dua edelim.

Yüce Mevla’mız, günah yüklerinden arınmış; suçlarından berat etmiş; hayra anahtar, şerre kilit olmaya azmetmiş; yüreğini imana açmış, ömrünü salih amellere adamış kullar olarak Ramazan’a ulaşmamızı nasip eylesin.

Bu duygu ve düşüncelerle aziz milletimizin, yurt dışındaki millet varlığımızın, gönül coğrafyamızdaki kardeşlerimizin ve bütün İslâm âleminin Berat Kandilini tebrik ediyorum. Yapacağımız ibadet, dua ve yakarışların bizleri istikamet sahibi yapmasını temenni ediyor, bu gecenin, İslâm dünyasında, kardeşlik, dayanışma, barış, huzur ve güven ortamının yeniden tesis edilmesine, fitne ateşinden, kargaşa ve kaos ortamından teberra etmemize, ülkemizin, birlik, dirlik ve beraberliğine, insanlığın hidayet, barış ve huzuruna, bütün müminlerin tövbe ve dualarının kabulü ile arınma ve affına vesile olmasını Yüce Allah’tan niyaz ediyorum.

Diyarbakır’da hunharca katledilen kardeşlerimiz ve bütün şehitlerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum. Şehitler ebedi Beratımız olsun.  Beratınız mübarek olsun."

Prof. Dr. Mehmet GÖRMEZ

Diyanet İşleri Başkanı

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.