Tavaf Yaparken Dikkat Edilecek Hususlar

TEYAMÜN NEDİR?

“Teyamün” sağdan yapmak demektir. Hacer-i Esved’in bulunduğu köşe Kâ’be’nin sağ tarafı kabul edilir. Dolayısıyla tavaf, Kâ’be’nin sağından, sol omuz Kâ’be’ye dönük olarak yapılır.

TAVAFIN İLK ŞAVTINA HACER-İ ESVED'İN HİZASINI GEÇMEDEN BAŞLANMALIDIR

Tavafın İlk Şavtına Hacer-i Esved’in Hizasını Geçmeden Başlamak

Tavaf edecek kimsenin, tavafa Hacer-i Evsed’in hizasını geçmeden başlaması vaciptir. Hacer-i Esved’in hizasını geçtikten sonra tavafa niyet ederse bu şavt geçerli olmaz.(Kâsânî, II, 130; Abdülğanî el-Mekkî, 169.)

TAVAF YÜRÜYEREK YAPILMALIDIR

Gücü yetenlerin tavafı yürüyerek yapmaları vaciptir. Dinen geçerli bir mazereti olmaksızın tekerlekli sandalye ve benzeri araçlarla yapılan tavaf geçerli olmaz, bu tavafın ye- niden yapılması gerekir. Yapılmadığı takdirde dem gerekir. Fakat geçerli bir mazeret varsa tavaf, sandalye ve benzeri bir araçla yapılabilir.

Yürüyemeyecek kadar hasta, topal, kötürüm ve yaşlı olmak dinen geçerli olan mazeretlerdir. Şafiî mezhebine göre, tavafın yürüyerek yapılması vacip değil, sünnettir.(Nevevî, el-Mecmu’, VIII, 37. Delil olarak şu rivayeti esas almışlardır.)

TAVAF HATİM'İN DIŞINDAN YAPILMALIDIR 

Tavafın Hatîm’in dışından yapılması vaciptir. Hatim’in içinden yapılan şavt geçerli olmaz, yeniden yapılması gerekir. Çünkü hatimin çevrelediği alan Kâ’be’den sayılmaktadır. Bunu Hz. Aişe’nin rivayet ettiği şu hadisten anlamaktayız:

“Peygamber (s.a.s.)’e sordum:

- Hatim Kâ’be’den midir?

- Evet, Kâ’be’dendir, dedi.

- Öyle ise neden Kâ’be’ye dahil etmediler? Dedim.

- Kavmin (Kureyşliler) Kâ’be’yi yeniden inşa sırasında Hatimi de içine alacak kadar geniş yapmak için yeterli parayı bulamadı, dedi.

- Kâ’be’nin kapısı neden yüksekte kalmış? Dedim.

- Kavmin dilediği kimselerin Kâ’be’ye girmelerine izin vermek, istemediği kimselere de engel olmak için böyle yaptı. Kureyş, cahiliyet dönemini henüz geride bırakmış olmasalardı ve itiraz edeceklerinden çekinmemiş olsaydım Hatim’i Kâ’be’ye dahil eder ve Kâ’be’nin kapısını da yer seviyesine indirirdim dedi.(Buhârî, Hac, 42, II, 156.)

TAVAF YEDİ ŞAFTA TAMAMLANMALIDIR

Ziyaret, veda ve umre tavaflarının ilk dört şavtını yapmak farz, tavafı yedi şavta tamamlamak ise vaciptir. Şafiî, Malikî ve Hanbelî mezheplerine göre tavafın yedi şavta tamamlanması farzdır.

TAVAF NAMAZI KILMAYAN GÜNAHKAR OLUR

Her tavaftan sonra iki rekat tavaf namazı kılınır. Bu namazın birinci rekatında fatiha’dan sonra Kâfirun, ikinci rekatında ise İhlas suresi okunur. Namazdan sonra şu duanın okunması müstehaptır:

Allah’ım! Burası senin beldendir. Şu da Mescid-i Haram ve saygın evindir. Ben de senin kulunum ve kulunun çocuğuyum. Buraya Senin rızanı kazanmak için geldim. Sen de bunu bana lütfettin. Beni bağışla ve bana merhamet et. Şüphesiz sen her şeye gücü yetensin.

Tavaf namazı tavafın vacibi değil müstakil bir ibadettir. Bu sebeple terkinden dolayı dem gerekmez. Ancak bu namazı kılmayan kimse, günahkâr olur. Malikî mezhebine göre tavaf namazını kılmayan kimseye dem gerekir. Şafiî ve Hanbelî mezheplerine göre tavaf namazı kılmak sünnettir.

Tavaftan sonra eğer kerahet vakti değilse bu namaz, geciktirilmeksizin Makam-ı İbrahim’in arka tarafında kılınır. Ancak izdiham varsa tavaf yapanlara engel olmamak için Mescid-i Haram’ın her hangi bir yerinde kılınması daha uygun olur. Bu namaz her hangi bir sebeple Mescid-i Haram’da kılınamazsa Harem dışında da kılınabilir.

Şafiî, ve Hanbelî mezheplerine göre tavaf namazı kılmadan iki tavafı peşpeşe kılmakta bir sakınca yoktur.(Kinânî, II, 853-860; Nevevî,el-Mecmu’, VIII, 72-73.)

Şafiî mezhebine göre tavaf namazı kerahet vaktinde de kılınabilir.(Nesai, Mevakit, 41. I, 284.)  Hanefî ve Malikî mezheplerine göre tavaf namazı kılmadan iki tavafı peş peşe yapmak mekruhtur.(Nevevî, el-İzah, s. 246.)

KAYNAK: Diyanet Hac İlmihali, DİB Yayınları, 2013, Ankara

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.