Vakıf İnfak Hizmet

Hizmet Ehli Öfkesini Yenmelidir!

Îtidâli bozan en mühim âmillerden biri de öfkedir. Öfke bir acizliktir. Aklî dengenin kısmen zaafa uğramasıdır. İnsanın zayıflık ve liyâkatsizliğinin bir ifâdesidir, âdetâ nefse pirim vermektir. Bu itibarla hizmet ehli, öfkesini yutabilmelidir.

Hizmet Edilen Muhâtabı İyi Tanımanın Önemi

Mahlûkât arasında en mükerrem bir şekilde yaratılan insana, saygı ve tâzimle yaklaşmak îcâb eder. Zîrâ onun kalbi, nazargâh-ı ilâhîdir. Bu itibarla insana yapılacak hizmetlerde hassas davranmak, hizmetin semeresi ve ecri bakımından son derece mühimdir.

Eğitim Hizmetleri Nasıl Planlanmalı?

En zor hizmet, insan eğitimidir. Zîrâ terbiye olmamış bir nefis, kişiyi dâimâ kötülüğe yönlendirir. Allâh Teâlâ insan fıtratına fücûr ve takvâ temâyüllerini yerleştirmiştir. Bu bakımdan daha çocukluğundan itibâren bu iki temâyülün tezâhürleri onda görülmeye başlar.

İstişârenin Önemi Nedir?

Hizmette istişâre ile hareket etmek, ilâhî bir emir ve mühim bir sünnettir.

Hizmette Muvaffak Olabilmenin Yolu

Hizmet, Cenâb-ı Hakk’ın kullarından taleb ettiği ictimâî bir kulluk vazifesidir. Müminin hayatı, mahlûkâta hizmetle bereketlenir; derinlik ve mânâ kazanır.

Müslümanın Ayırıcı Özelliği

İnsan ne kadar kusurlu olursa olsun, onu reddetmeyip bilâkis ona bir baba şefkatiyle yaklaşabilme olgunluğunun mânevî irşaddaki bereketli netîcelerinden biridir.

Mü'minlerin Yapmayacağı Davranışlar

Hazret-i Mevlânâ buyurur: “Bir kabahatin dolayısıyla seni azarladığı zaman baban bile, senin gözünde bir canavar gibi saldırıcı ve ısırıcı görünür...”  “Bu hâl, onun azar ve cefâsından kaynaklanan derdin bir tesiridir. Yâni babanın îkâzı, senin iyiliğin için olduğu hâlde, ettiği azar ve cefâ, onun gönlündeki merhamet ve acıyışı sana canavar gibi göstermektedir...”

İnsanlara Merhamet ve Muhabbetle Yaklaşmalıyız

Cenâb-ı Hak, Hazret-i Peygamber -sallallâhu aleyhi ve sellem-’e ve onun şahsında bütün ümmete şöyle buyurur: خُذِ الْعَفْوَ وَأْمُرْ بِالْعُرْفِ “Sen (dâimâ) af yolunu tut ve iyiliği emret...” (el-A’raf, 199)

Tebliğ Ederken Ümit Verici Bir Dil Kullanılmalı

Hazret-i Mevlânâ’nın buyurduğu gibi insanın rûhu, berrak bir su gibidir. Fakat kötü işler ve günahlarla bulanınca hiçbir şey görünmez olur. Bu durumda mâneviyat incilerini ve hakîkat nûrlarını görebilmek için o suyu durultmak lâzımdır. Dolayısıyla tasavvufun gâyesi, nefsânî duyguları terbiye edip, fertleri ve toplumları sulh, sükûn ve huzûra kavuşturmaktır.

Tebliğ Üslûbu Nasıl Olmalı?

Hizmet mâhiyetindeki bir hareketin, rızâ-yı ilâhîye muvâfık, yâni kâmil bir sûrette tahakkuku için birtakım vasıflara sâhip olması gerekir. Bunların başında niyet gelir. Niyet, Cenâb-ı Hakk’ın rızasını kazanmaktan ibâret olmalıdır.

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.