Sâlih Ameller İşleyebilmenin Sırrı

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in hadislerinde ve mümimun suresi 51. ayette geçen uyarı, nasihat nedir? Salih amel işleyebilmek için dikkat etmemiz gereken şey nedir? İşte salih amel işleyebilmenin sırrı...

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in her iki hadîs-i şerifte de işaret buyurduğu Mü’minûn suresi 51. âyette;

«•Temiz ve helâl olan şeylerden yiyin!

  • Güzel ve sâlih ameller işleyin!» ifadeleri arka arkaya zikredilmiştir. Müfessirler şu mütalâada bulunmuşlardır:

“Âyette; sâlih amelin, helâl gıdâdan sonra ve onun hemen ardında zikredilmesi, sâlih ameller işleyebilmenin, helâl ile beslenmenin neticesi olduğuna delâlet etmektedir.” (Râzî, Mefâtîhü’l-Gayb; Bursevî, Rûhu’l-Beyân, el-Mü’minûn, 51)

Yani, sâlih amel işleyebilmenin şartı, helâl ile beslenebilmektir.

Çünkü;

Haram lokma; rûhî inkişâfa, kalbî terakkîye ve maddî-mânevî fütuhâta engel teşkil eder; gaflet ve günahların sermâyesi olur.

Lokma; haram veya şüpheli ise mânevî hayata zehir saçar. Kalbe kasvet, ibâdetlere karşı üşengeçlik ve Allah yolundaki hizmetlere karşı tembellik verir.

Buna mukabil;

Yenilen lokmalar helâl ise o da gönül feyzini ziyadeleştirip rûhâniyeti takviye eder. Sâlih amellere rağbeti artırır, bedenle birlikte rûha gıdâ, sadra şifâ olur.

İnsan rûhuna en çok tesir eden iki müessir vardır.

  • Birincisi, ülfet ettiği kimselerin kalbî / mânevî durumu,
  • İkincisi de yediği lokmaların helâliyet derecesidir.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Yıl: 2022 Ay: Ocak, Sayı: 203

İslam ve İhsan

TEMİZ VE HELÂL OLAN ŞEYLERDEN YİYİN

Temiz Ve Helâl Olan Şeylerden Yiyin

HELAL GIDA VE SALİH AMEL İLİŞKİSİ

Helal Gıda ve Salih Amel İlişkisi

HZ. ALİ’NİN (R.A.) HELAL GIDA HASSASİYETİ

Hz. Ali’nin (r.a.) Helal Gıda Hassasiyeti

HELAL RIZIK İLE İLGİLİ AYETLER

Helal Rızık ile İlgili Ayetler

HELÂL RIZIK İNSANI KORUYOR

Helâl Rızık İnsanı Koruyor

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.