Rüya İle Amel Edilir mi?

Rüya ne demektir? Rüya kaç çeşittir? Rüya ile amel edilir mi?

İbrahim Peygamberin dördüncü kuşaktan torunu olan Hz. Yakup’un oğlu Hz. Yusuf (Buhârî, Tefsir, 12/2) çocukluğunda bir rüya görür. Rüyasını babasına anlatır: "Babacığım! Ben rüyada on bir yıldız ile güneşi ve ayı bana secde ederken gördüm." (Yusuf, 4) Hz. Yakup, oğlunun rüyasında geçen "güneşi" kendisi, "ayı" eşi (Yusuf’un üvey annesi) ve "on bir yıldızı" da Yusuf’un on bir kardeşi olarak yorumlar. Oğlunun ileride büyük bir makama geleceğini, kardeşlerinin Yusuf’a zarar verebileceğini anlar ve oğluna; “Yavrum! Rüyanı kardeşlerine anlatma, yoksa onlar sana bir tuzak kurarlar.” (Yusuf, 5) diye tembihte bulunur, yüce Allah’ın ona peygamberlik lütfedeceğini ve ona rüyaları yorumlamayı öğreteceğini söyler. (Yusuf, 6)

Yusuf’un rüyasını kardeşlerine anlatıp anlatmadığı ile ilgili ayetlerde bilgi verilmez. Ancak surede kardeşlerinin Yusuf’u kör bir kuyuya atarak ona zarar vermek istedikleri bildirilir. Ama Allah onu korumuş, Mısır’da büyümesini, o ülkeye hazine bakanı olmasını sağlamış, peygamberlikle görevlendirmiş ve ona rüyaların yorumunu öğretmiştir. (Yusuf, 7-22)

Rüya ile ilgili bu ayet, hem Yusuf’un değerini hem de rüyanın ve rüyayı yorumlamanın önemini ifade eder.

RÜYA NEDİR?

Görmek anlamındaki “rü’yet” kelimesinden türeyen rüya, uykuda görülen ve yaşanan şeyler demektir. Peygamberimiz rüyaları üç gruba ayırmıştır;

a) Allah’tan bir müjde olan iyi rüya.

b) Şeytanın insanı üzdüğü kötü rüya

c) İnsan benliğinin yaptığı telkin ile görülen rüya. (Müslim, Rüya, 6; Tirmizi, Rüya 1)

1. İYİ RÜYALAR

İyi Rüyalar “İyi rüya Allah’tandır.” (Müslim, Rüya, 3) İyi rüyaları iki kısma ayırabiliriz. Peygamberlerin ve salih müminlerin rüyası.

  • a) Peygamberlerin Rüyası

Allah tarafından doğrudan doğruya veya bir melek aracılığıyla meydana gelen ilâhî telkinler. Asıl rüya, hak ve gerçek olan rüya budur. Bu tür rüya peygamberlere özgüdür. Peygamberimize ilk vahiy sadık rüya şeklinde gelmiştir. (Buhârî, Bed’ü’l-vahy, 1) Peygamberlerin rüyaları gün ışığı gibi gerçek olur. “Allah, peygamberinin rüyasını doğru çıkardı.” (Feth, 27) anlamındaki ayet bunun delilidir. Bu ayetin inmesine sebep olan olay şöyle vuku bulmuştur:

Peygamberimiz umre yapmak üzere ashabı ile birlikte Medine’den yola çıkar. Hudeybiye denilen yerde konaklar. Rüyasında Mekke’ye girdiklerini ve burada tıraş olduklarını görür, bunu ashabına anlatır. Ashap peygamberimizin rüyasını, Mekke’ye girecekleri ve umre yapıp tıraş olacakları şeklinde yorumlarlar. Ancak Mekkeliler peygamberimiz ve Müslümanların umre yapmalarına izin vermezler. Hudeybiye antlaşması imzalanır. Umre yapmadan Medine’ye dönerler. Münafıklar rüya olayını kullanarak kafaları karıştırmak üzere harekete geçerler ve bazı müminlerin kafalarında tereddütler oluştururlar. Bu kimseler Hz. Peygamber’e gelip durumu sorarlar. Peygamberimiz de: “Ben bu yıl olacak demedim, rüyada da bu yıl olacağını görmedim.” der. Bir yıl sonra Müslümanlar umrelerini yaparlar, böylece Peygamberimizin rüyası gerçekleşmiş olur. (Kurtubî, XVI, 276)

  • b) Salih Müminlerin Rüyası

Allah’ın lütfu ile salih Müslümanların rüyaların geçmişe veya geleceğe yönelik remizler taşıyabilir. Bu hususa delâlet eden birçok hadis vardır. Hz. Peygamber bir gün ashabı ile sohbet eder ve onlara: “Peygamberlik sona ermiştir, fakat müjdeciler vardır.” buyurur. Sahabe: “Ey Allah’ın elçisi! Müjdecilerden maksat nedir? Diye sorar. Hz. Peygamber de: “Salih rüyadır.” cevabını verir. (Buhari, Ta’bîr, 5)

Bir başka hadisinde;

“Müminin gördüyü rüyanın peygamberliğin 46 cüzünden bir cüzü olduğunu” (Buharî, Ta’bîr, 4; Müslim, Rüya, 6) bildirir. Bunun anlamı şudur: Hz. Muhammed (s.a.s.)’in peygamberliği 23 sene sürdü. 23 sene kırk altı tane "altı ay" eder. İlk altı ayda vahiy, sadık rüya şeklinde geldi. Altı ay 23 vahiy süresinin kırk altıda biri olduğuna göre sadık rüya, bütün vahiy süresinin kırk altı parçasından bir parçasına tekabül eder. (Yazır, IV, 2866)

Sahabeden Ebu’d-Derdâ ile Ubâde b. Samit, Hz. Peygamber’e: “Dünya hayatında da, ahirette de onlar için müjde vardır.” (Yunus, 64) anlamındaki ayette geçen “müjde”nin ne olduğunu sorarlar. Hz. Peygamber de: “O salih rüyadır. Onu mümin görür veya ona gösterilir.” cevabını verir. (Tirmizi, Rüya, 2)

Bu hadisler müminlerin gördükleri rüyaların gerçeği yansıtabileceğini, bunun ilâhî bir lütuf olduğunu ifade etmektedir. Mümin ne kadar salih ve muttakî olursa rüyası o kadar iyi olur. “Ahir zamanda müminin rüyası nerede ise hiç yalan çıkmaz. Müminlerin en sadık rüya görenleri en doğru sözlü olanlarıdır.” (Müslim, Rüya, 6; Tirmizî, Rüya, 10) anlamındaki hadis bunun açık delilidir. “Rüyaların en doğrusu seher vakitlerinde görülen rüyalardır.” (Tirmizî, Rüya, 2)

Olduğu gibi çıkan rüyalar, genellikle sezgisi güçlü olan kişlerin rüyalarıdır. Örneğin rüyasında gördüğü dostunu kısa bir süre sonra gerçekte görebilir bu kişiler. Buna "Gerçek Rüya" adı verilir. Böyle rüya görenler, dikkatli davranmalı, gördükleri şeyleri iyi değerlendirmelidirler. Peygamberimiz; “Biriniz, sevdiği bir rüya gördüğü zaman bu rüya Allah’tandır. Onun için Allah’a hamd etsin ve bu rüyayı (sevdiklerine) anlatsın.” (Buharî, Ta’bîr, 2). “Biriniz rüya gördüğü zaman onu en iyi yorumlayana anlatsın.” (Müslim, Rüya, 17) buyurmuştur.

2. KÖTÜ RÜYALAR

Peygamberimiz kötü rüyayı “hulm (çoğulu ahlâm)” olarak isimlendirmiş, iyi rüyanın Allah’tan, kötü rüyanın ise şeytandan olduğunu bildirmiştir. (Buharî, Ta’bîr, 2; Tirmizi, Rüya, 4) Bu tür rüyalar gerçeği yansıtmaz.

Kötü rüyalar dilimizde “kâbus” ve “karabasan” sözcükleriyle ifade edilir. Bazen insan istemediği ve çok korktuğu, “iyi ki rüya imiş” dediği rüyalar görür. Peygamberimiz kötü rüyalardan korunmak için şu tavsiyelerde bulunmuştur: “Biriniz hoşlanmadığı bir rüya gördüğü zaman bilsin ki bu rüya ancak şeytandandır, onun şerrinden Allah’a sığınsın, bu rüyayı kimseye anlatmasın, böyle yaparsa kötü rüya ona zarar vermez.” (Buhârî, Ta’bîr, 3) “Biriniz kötü bir rüya gördüğü zaman yatmış olduğu yanından diğer yanına dönsün.” (Müslim, Rüya, 4), “Kalkıp namaz kılsın ve o rüyayı kimseye anlatmasın.” (Müslim, Rüya, 6)

Bir sahabî Hz. Peygamber’e gelir, rüyasında başının kesildiğini gördüğünü söyler. Hz. Peygamber güler ve; “Şeytan sizin herhangi birinizle uykusunda oynadığı zaman sakın şeytanın bu oynamasını insanlara anlatmasın.” der. (Müslim, Rüya, 15)

Bu hadislere göre insan, Allah’a hamd etmeli ve gördüğü iyi rüyaları sadece sevdiği kimselere anlatmalıdır. Kötü rüyaların etkisinden ve zararından korunmak için, Allah’a sığınmalı, kalkıp namaz kılmalı, yattığı yanını değiştirmeli ve rüyasını kimseye anlatmamalıdır. Yakup peygamber de oğlu Yusuf’a gördüğü rüyayı kıskançlık sebebiyle zarar vermelerinden korktuğu için kardeşlerine anlatmamasını söylemiştir. Görülen kötü rüyaları iyiye yormak ve muhtemel tehlikelere karşı maddî ve manevî tedbirleri almak gerekir.

3. NEFSİN TELKİNLERİ İLE GÖRÜLEN RÜYALAR

Bunlar, beyin, duyu ve iç organlardan kaynaklanan rüyalardır. Geçmişte yaşananların, gezilip görülen mekânların, tanıdık insanların uykuda görülmesi veya kişinin bilinçaltındaki düşüncelerinin, özlemlerinin ve isteklerinin uykuda gerçekleştirilmesi veya uyanık iken görülen ve yaşanan olayların uykuda yeniden yaşanması veya geleceğe yönelik birtakım bilgi ve işaretlerin alınmasıdır. Bir işe aşırı yoğunlaşan bir insan rüyasında aynı şeyle meşgul olabilir veya bir şeyin sonucunu rüyasında görebilir.

RÜYALAR TABİR EDİLEBİLİR Mİ?

Rüya tabiri veya rüya tevili demek, görülen rüyanın işaret ettiği perde arkasındaki gerçekleri anlayabilmek, rüyadaki sembolleri yorumlayıp delâlet ettiği anlamları ortaya çıkarmak demektir. Rüya tabiri, Kur’an’da “te’vîlü’l-ahâdîs” ve “te’vîlü’l-ahlâm” (Yusuf, 6, 44, 101) terkipleriyle ifade edilmektedir.

Rüyaları en isabetli ve en doğru bir şekilde yorumlamayı bilen peygamberlerdir. Kur’an’da Yusuf peygamberin iki rüya tabiri bize örnek olarak anlatılmıştır. Mısır melikinin eşi Zeliha, Yusuf ile birlikte olmak ister, fakat Yusuf kabul etmez. Bunun üzerine Zeliha kendisine tecavüze yeltendi diye Yusuf’a iftira eder. (bk. Yusuf, 23-35) Yusuf hapse atılır.

Onunla birlikte iki genç de hapse atılır. Bu gençler hapiste bir rüya görürler ve rüyalarını Yusuf’a anlatırlar. Biri; “Ben rüyamda şaraplık üzüm sıktığımı gördüm.” der. Diğeri; “Ben de rüyamda başımın üzerinde, kuşların yediği bir ekmek taşıdığımı gördüm.” der. İkisi “Bize bunun yorumunu haber ver. Şüphesiz biz seni iyi bir insan olarak görüyoruz.” derler. (Yusuf, 36) Yusuf gençlerin rüyalarını şöyle yorumlar: “Ey zindan arkadaşlarım! Biriniz efendisine şarap sunacak, diğeri ise asılacak ve kuşlar başından yiyecektir. Yorumunu sorduğunuz iş böylece kesinleşmiştir.” (Yusuf, 42) Gerçekten gençlerden biri kurtulur, diğeri asılır.

Mısır hükümdarı bir rüya görür. Rüyasında yedi zayıf ineğin yedi semiz ineği yediğini; ayrıca yedi yeşil ve yedi kuru başak görür. Rüyasının yorumunu ileri gelenlere sorar. (Yusuf, 43) İleri gelenler; “Bunlar karma karışık rüyalardır. Biz böyle karışık rüyaların yorumunu bilmiyoruz.” derler. (Yusuf, 44) Yusuf ile birlikte hapse girip kurtulan kişi nice zaman sonra Yusuf’u hatırlar ve “Ben size onun yorumunu haber veririm, hemen beni hapishaneye gönderin.” der. (Yusuf, 45) Hapishaneye gider; “Ey Yusuf! Ey doğru sözlü insan! Rüyada yedi semiz ineği yedi zayıf ineğin yemesi, bir de yedi yeşil başakla diğer yedi kuru başak hakkında bize yorum yap.” der. Yusuf; “Yedi yıl âdetiniz üzere (peşpeşe) ekin ekeceksiniz. Yiyeceğiniz az bir miktar hariç, biçtiklerinizi başağında bırakın. Sonra bunun ardından yedi kurak yıl gelecek, saklayacağınız az bir miktar hariç bu yıllar için biriktirdiklerinizi yiyip bitirecek. Sonra bunun ardından insanların yağmura kavuşacağı bir yıl gelecek. O zaman (bol rızka kavuşup) sıkıp sağacaklar.” diye yorum yapar. (Yusuf, 45-49) Yorum hükümdara haber verilir. Hükümdar Yusuf’u hapisten çıkarır ve onu maliye bakanı yapar. Yusuf’un rüyası da aynen gerçekleşir. (bk. Yusuf, 50-57) Yusuf peygamber; “Ey Rabbim! Gerçekten bana mülk verdin ve bana rüyaların yorumunu öğrettin. Ey gökleri ve yeri yaratan Allah’ım! Dünyada ve ahirette sen benim velimsin. Benim canımı Müslüman olarak al ve beni iyilere kat.” (Yusuf, 101) diye dua eder.

Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.) de rüya görür, rüyalarını ashabına anlatır ve yorumunu kendisi yapardı. (Tirmizî, Rüya, 8-9) Bazen ashabına; “İçinizde rüya gören var mı?” diye sorardı. (Tirmizi, Rüya, 10) “Sizden kim bir rüya görürse onu bana anlatsın ki ben kendisine o rüyayı yorumluyayım.” derdi. (Müslim, Rüya, 17) Sahabe de gördüğü rüyaları Hz. Peygamber’e anlatırdı. (Tirmizi, Rüya, 10; Müslim, Rüya, 16; İbn Mâce, 9)

Geçmişten günümüze insanlar rüyaları anlamaya ve yorumlamaya çalışmışlar ve bunda da başarı kazananlar olmuştur. Rüya yorumlarıyla ilgili kitaplar yazmışlardır.

RÜYA İLE AMEL EDİLEBİLİR Mİ?

Peygamberler rüya ile amel etmişlerdir. Çünkü onların rüyaları vahiy idi. Meselâ İbrahim Peygamber rüyasında oğlu İsmail’i kurban ettiğini görmüş, bunu uygulamak istemiş ancak yüce Allah izin vermemiş, kendisine kurban etmesi için bir koç indirmiştir. (Sâffât, 102-107)

Diğer insanlara gelince; görülen rüyalar iyi, hayırlı ve dinî kurallara uygun ise rüya bir işaret olabilir, dolayısıyla rüyaya göre hareket edilebilir. Meselâ istihare sünnettir. (Buhârî, Tatavvu’,1) Yusuf Peygamber Mısır hükümdarının gördüğü rüyaya yaptığı yoruma göre amel etmiştir. (bk. Yusuf, 50-57) Eğer görülen rüyalar kötü ve dinî kurallara uygun değilse bu tür rüyalara göre hareket etmek şöyle dursun, bunlar insanlara bile anlatılmaz. Ben rüyamda gördüm diye insan bir kötülük yapamaz, kötü, günah ve haram bir fiili işleyemez.

Sonuç olarak; rüyalar iç dünyamızdan doğan birer remiz, ilâhî birer sembol, metafizik bir olaydır, içimizdeki öz varlığımız, ölümsüz olan madde ötesi yanımızdır. Rüyalar çok kısa sürede görülür. Rüyalar bazen açıktır, işareti nettir, yorumu kolaydır. Bazı rüyalar açık değildir, şekillere bürünerek gizlenmiştir. Rüya yorumu bu karışık şekillerin analizi anlamını taşır.

Rüyaların yorumu kesbî ilimler ile değil, vehbî ilimler ile bilinebilir. Bunun en aşağı derecesi feraset ve ilhamdır, zirvesi ise peygambelere gelen vahiydir. Dolayısıyla peygamberlerden başkasının rüyası ve rüya tabiri, ilm-i yakin ifade etmez. Bununla birlikte Mısır hükümdarının rüyası gibi bazı rüyalar aynen görüldüğü gibi çıkabilir. Muttakî müminlerin rüyaları çoğu zaman gün ışığı gibi açık ve berrak olur ve aynen vuku bulur. İyi rüyalar Allah’ın lütfu, kötü rüyalar ise şeytanın dürtüsüdür.

“Allah’a hamd etmeli ve gördüğü iyi rüyaları sadece sevdiği kimselere anlatmalıdır. Kötü rüyaların etkisinden ve zararından korunmak için, Allah’a sığınmalı, kalkıp namaz kılmalı, yattığı yanını eğiştirmeli ve rüyasını kimseye anlatmamalıdır.”

“Rüyalar iç dünyamızdan doğan birer remiz, ilâhî birer sembol, metafizik bir olaydır, içimizdeki öz varlığımız, ölümsüz olan madde ötesi yanımızdır.”

Diyanet Dergisi, Temmuz 2008

"PEYGAMBERİMİZİ RÜYADA GÖRDÜM ŞUNLARI YAP DEDİ" DİYEN KİŞİNİN SÖYLEDİĞİ İLE AMEL EDİLİR Mİ?

 RÜYALARA GÜVENEREK HAYATIMIZA YÖN VERMEK DOĞRU MUDUR?

PEYGAMBER EFENDİMİZİN (S.A.V.)'İN RÜYASI

KÖTÜ RÜYA GÖREN KİŞİ NE YAPMALIDIR?

PEYGAMBER (S.A.V.) EFENDİMİZ'İ RÜYADA GÖRMEK

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.