Ravza'da Dua Etmenin Fazileti

Ravza'da, Efendimizin (s.a.v) huzurunda dua etmenin fazileti nedir? Âlimler, Allah Rasûlü’nün kabrini ziyaret eden kişinin, kabrin önünde durarak dua etmesinin hükmü için ne diyor?

Âlimler, Allah Rasûlü’nün kabrini ziyaret eden kişinin, kabrin önünde durarak Allah’tan dilediği hayır ve faziletleri istemesinin müstehap olduğunu söylemişlerdir. Dua ederken kıbleye dönmek zorunlu değildir.

İmam Mâlik ibn-i Enes (r.a), Abbâsı halifesi Ebû Câfer bin Mansûr’a şöyle demiştir:

“‒Ey mü’minlerin emiri, bu Mescid’de sesini yükseltme! Zira Allah Teâlâ bu hususta bir topluluğa edep öğreterek şöyle buyurmuştur:

«Seslerinizi Nebî’nin sesinin üstüne yükseltmeyin!» (el-Hucurât, 2)

Başka bir topluluğu medhederek şöyle buyurmuştur:

«Rasûlullah (s.a.v)’in yanında seslerini kısanlar…» (el-Hucurât, 3)

Diğer bir topluluğu da zemmederek şöyle buyurmuştur:

«Odaların arkasından sana nidâ eden o kimseler var ya, onların çoğunun aklı çalışmaz.» (el-Hucurât, 4)

Vefatından sonra Efendimiz’e hürmet göstermek, aynen hayattayken hürmet göstermek gibidir.”

Ebû Câfer, bu sözler karşısında boynunu büktü ve:

“‒Ebû Abdullah! Kıbleye dönüp de mi yoksa Rasûlullah (s.a.v)’e yönelip de mi dua edeyim?” diye sordu.

İmam Mâlik:

“‒Yüzünü ondan çevirme! O, hem senin, hem de atan Âdem (a.s.)’ın Allah’a vesilesidir. Bilâkis ona yönel ve ondan şefaat iste. Allah onu sana şefaatçi kılar. Nitekim Cenâb-ı Hak şöyle buyurmaktadır:

«…Eğer on­lar, ken­di­le­ri­ne zul­met­tik­le­ri za­man sa­na ge­lip de Al­lâh’tan mağ­fi­ret di­le­se­ler ve Ra­sûl de on­lar için mağ­fi­ret ta­le­bin­de bu­lun­say­dı, Al­lâh’ı çok af­fe­di­ci ve merhametli bu­lur­lar­dı.» (en-Ni­sâ, 64)” (Kadı Iyâz, Şifâ, II, 41; Kastallânî, Mevâhib; İbn-i Asâkir, İthâfu’z-zâir, s. 153)

Ebü’l-Hasen Ali bin Fihr, bu hâdiseyi Fedâilü Mâlik isimli kitabında hasen bir senedle rivayet etmiştir. Kâdî Iyâz da sika olan şeyhlerinden rivayet etmiştir.[1]

[1] Zerkânî, Şerhu’l-Mevâhib, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye: 1417, XII, 194; Muhammed bin Musa bin Numan et-Tilimsânî, Mısbâhu’z-zalâm fi’l-müstağîsîne bi-Hayri’l-Enâm (s.a.v) fi’l-yakazati ve’l-menâm, Beyrut, ts., s. 21.

İslam ve İhsan

DUANIN USUL VE ADABI NEDİR?

Duanın Usul ve Adabı Nedir?

NASIL DUA ETMELİYİZ?

Nasıl Dua Etmeliyiz?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.