Ramazan Ayının Farkı Nedir?

Ramazan ayı, duâ, infak, hayır-hasenât ve ibadet ayıdır. Rabbimiz her kuluna çeşit çeşit nîmetler ihsan eylemiştir. Mühim olan bu binbir nîmetin bizim için ne gibi sorumluluklar yüklediğinin farkına varmaktır.

Ramazan-ı Şerîf ayının hulûlü ile müşerref olduk, bu yıl da elhamdülillâh… Rabbimize, üzerimizdeki sayısız nîmetleri sebebiyle sonsuz hamd ü senâ olsun.

Ramazan-ı Şerîf ayı, öyle mübarek bir ay ve Rabbimizin bu ayda öyle çok ihsân ü ikrâmı var ki, bu bereket ve mağfiret dolu ayda, günahlarından temizlenmemek için insanın bilerek, isteyerek ve inatla cennetten kaçması gerekiyor. Zira cennet, kapılarını ardına kadar açmış, cehennem kapılarını kapatmış; şeytanların elleri ve ayakları zincirlenmiş, melekler yeryüzünün misafirleri olmuş, Rabbimizin geceler boyunca sağanak sağanak rahmet yağmurları devam etmiş. Evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu da cehennemden kurtuluş olan büyük bir ay…

BU AY KUR'AN AYI

Bu ay, Kur’ân-ı Kerîm ayı… Hiç Kur’ân okumayı bilmeyenlerin Kur’ân’la tanıştığı, Kur’ân-ı Kerîm okuyabilenlerin hatim ve mukabelelerde birbiriyle yarıştığı bir ay… Bu ayda Kur’ân-ı Kerîm’i sadece yüzünden okumakla yetinmeyelim; tefsirlerden bilhassa sıkça okuduğumuz sûre ve âyetlerin îzahlarına bakalım. Kur’ân’la ünsiyetimizi artıralım.

Bu ayı, Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’i, O’nun güzîde Ehl-i Beyt’ini ve ashâbını tanıyarak geçirelim. Eğer okumamışsak, bu ay içerisinde baştan sona bir siyer kitabı okuyalım. Eğer Peygamber Efendimizin hayatını anlatan bir siyer kitabını daha önce okumuşsak, biraz daha teferruatlı şeklini okuyalım veya hadîs-i şerîflerle Asr-ı Saâdet’i hissetmeye çalışalım.

MERHAMET VE MUHABBET GÖSTERELİM

Bu ayda, bolca kazâ namazları kılalım; Rabbimize olan borçlarımızı kapatmaya çalışalım. İnsanlarla olan münâsebetlerimizde ise, daha hassas olalım. Merhamet ve muhabbet gösterelim. İkrâm edelim, hediyeleşelim, affedelim, gönül alalım, helâlleşelim. Komşularımızı, akrabalarımızı dâvet edelim, dâvetlerine icâbet edelim. Soframızda sadece zenginlere değil, fakirlere de yer açalım. Onları da himaye edelim. Yakın komşularımızdan başlayarak gönlümüzün ulaşabildiği her yere, Allâh’ın bize ikrâm ettiği gibi ikrâm da bulunalım.

Oruç tutarken bilerek, bilgilerimizi tazeleyerek oruç tutalım. Yediğimiz içtiğimiz şeyleri, oruç hatırına azalttığımız ve gün içinde terk ettiğimiz gibi, Ramazan hatırına kötü alışkanlıklarımızı ve günahlarımızı da terk edelim. Sadece ağzımıza değil; gözümüze, kulağımıza, velhâsıl bütün organlarımıza oruç tutturalım.

İFTAR VE SAHURDA İTİDALİ KAYBETMEMEK

İftar ve sahurlarda îtidali kaybetmeden, lüks ve israfa kaçmadan yiyelim, yedirelim. Orucun aynı zamanda muhtaçların hâlini anlamak olduğunu düşünerek gündüzleri “acıkacak şekilde” yiyelim. Birkaç saatlik bir açlıkla kimse ölmez; fakat açlığı hissederek, açların hâlini anlayarak pek çok insan hayır ve selâmete kavuşur.

Ramazan ayı, duâ, infak, hayır-hasenât ve ibadet ayıdır. Rabbimiz her kuluna çeşit çeşit nîmetler ihsan eylemiştir. Mühim olan bu binbir nîmetin bizim için ne gibi sorumluluklar yüklediğinin farkına varmaktır. Nerede bulunuyorsak, hangi yaşta veya hangi imkânda olursak olalım, Allâh’a ulaştıran bir güzellik ve hayır-hasenât yolu bulmak mümkündür. Allâh’a ulaşan yollar, mahlûkâtın nefesleri adedincedir. Yeter ki, bu şuurda ve gayrette olalım.

Satırlarımıza şu âyet-i kerîmelerle son verelim:

“Her kim bu çarçabuk geçen dünyayı dilerse, ona, yani dilediğimiz kimseye dilediğimiz kadarını bu dünyada hemen verir, sonra da onu, kınanmış ve kovulmuş olarak gireceği cehenneme sokarız. Kim de âhireti diler ve bir mü’min olarak ona yaraşır bir gayret ile çalışırsa, işte bunların çalışmaları makbuldür.” (el-İsrâ, 18-19)

“…Elbetteki âhiret, derece ve üstünlük farkları bakımından daha büyüktür.” (el-İsrâ, 21)

Kaynak: Zâhide Topcu, Şebnem Dergisi, Sayı: 159

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.