Oruç Tutan Uzuvlara Verilecek Ödüller

Oruç tutan uzuvlara veyahut organlara verilecek ödüller nelerdir?

Her organın orucu ve bu oruç karşılığında alacağı bir mükâfat vardır. Bu organlar oruçlarını tuttuklarında her bir organın karşılık olarak elde ettiği bir ödüldür.

Muhyiddin İbnü’l Arabî Hazretleri Fütûhât-ı Medeniyye’de uzuvların orucu üzerine şu hatırlatmalarda bulunur:

Hakikî oruç, yemeyi ve içmeyi terk etmek değil bütün organların orucudur.

Ey Adam! Hakîkî oruç, yemeyi içmeyi terk etmek değildir. Gerçek oruç ancak organları günahlardan uzak tutarak kontrol altına almaktır;

ORGANLARIN ORUCU

Dilin orucu; “Birbirinizin gıybetini yapmayın!” âyeti (el-Hucurât 49’12)

Gözün orucu; “Mü’milere söyle gözlerini (haramdan) sakınsınlar” âyeti (en-Nûr 24/30)

Kulağın orucu; “Kur’an okunduğunda onu dinleyin ve susun” âyeti (el-A’râf 7/204)

Elin orucu; “Kendilerine ellerinizi çekin denilenleri görmedin mi?” âyeti (en-Nisâ 4/77)

Ayağın orucu; “Yeryüzünde böbürlenerek yürüme” âyeti (Lokmân 31/18)

Karnın orucu; “Mallarınızı aranızda bâtıl yolarla yemeyiniz” âyeti, (el-Bakara 2/188)

Avret organın orucu; “Ve zinâya yaklaşmayın” âyetidir. (el-İsrâ 17/32)

ORUÇ TUTAN ORGANLARIN ÖDÜLLERİ

Her organın, orucu karşılığında alacağı bir mükâfat vardır.

Bu organlar oruçlarını tuttuklarında her bir organın karşılık olarak elde ettiği bir ödülü vardır;

Ayakların ödülü; “Oraya barış içerisinde ve güvenle giriniz” âyeti (el-Hicr 15/46)

Elin ödülü; “Orada içilince boş söz söyletmeyen ve günah işletmeyen dolu bir kadehi elden ele dolaştırırlar” âyeti (et-Tür 52/23)

Avret yerinin ücreti; “Ve biz onların siyah iri gözlü hûrilerle evlendirmişizdir” âyeti (ed-Duhân 44/54)

Dilin ödülü; “Onların duaları orada “Allahım! Seni bütün noksanlıklardan tenzih ederim” demeleri, birbirlerine esenlik dilemeleri ise “Selâm” demeleridir” âyeti (Yûnus 10/10)

Karnın ödülü; “Geçmiş günlerde yaptıklarınıza karşılık olarak afiyetle yiyiniz ve içiniz” âyetidir. (el-Hakka 69/24)

Kulağın ödülü; “Orada ne boş bir söz, ne de günaha sokan bir şey, bilâkis, onlara hitâben söylenen “Selâm, Selâm” sözlerini işitirler” âyetidir. (el-Vâkı’a 56/25-26)

Gözün ödülü ise; “O gün parlak yüzler vardır Rablerine bakan” âyetidir. (el-Kıyâme 75/22-23)

ORUÇ, AÇLIK VE SUSUZLUK DEĞİLDİR

Nice oruç tutanlar vardır ki oruçlarından onlara kalan ancak açlık ve susuzluktur.

Ahmed b. Hanbel ve Ibn Mâce -radıyallahu anh- rivâyet etmişlerdir.

“Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle demiştir: “Nice oruç tutanlar vardır ki oruçlarından onlara kalan ancak açlık ve susuzluktur. Ve geceleri (ibadet için) nice kalkanlar vardır ki kalkmalarından onlara kalan da ancak uykusuzluktur.” Şayet, kişinin orucu küfür ve hakâret gibi kötü sözler söyleme, yalan konuşma, boş işlerine ve boş sözlerle meşgul olma gıybetle bozulur mu, diye sorarsan, âlimlerin çoğuna göre bozulmaz ancak ecri azalır ve yükü artar. Dolayısıyla ona orucundan bedenini yorma dışında bir şey kalmaz, derim.

İbn Ebî Şeybe -radıyallahu anh- Resulullah’ın -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle dediğini rivâyet etmiştir: “Oruç tuttuğunda, kulağın ve gözün oruç tutsun, dilin de yalandan ve günah olan sözlerden beri dursun. Sana hizmet eden kimseye eziyet etmeyi bırak. Üzerinde bir ağırlık, vakar ve sükûnet olsun. Yemek yediğin günle oruçlu olduğun günü aynı geçirme (aralarında fark olsun).”

Sahîhayn’da Ebû Hureyre’den -radıyallahu anh- rivâyetle sâbit olmuştur ki Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz şöyle demiştir: “Kul öyle söz söyler ki o söz sebebiyle büyüklüğü doğu ile batı arası kadar olan ateş girer.” Bu (sadece bir) sözün cezası iken haram ile iftar edenin hâli nice olur.

Sürekli oruç tutanlara vâad edilen sevab ise ancak Allah ve Rasûlü’nün -sallallahu aleyhi ve sellem- râzı olduğu oruç içindir. Bu oruç ise bütün kir, pislik ve günahlardan arındırılmış olan oruçtur.

Hasan Halid el-Mevlevî oruç hakkında şöyle buyurur: “Oruç şeriatte orucu bozan şeylerden el çekmektir. Hakikatte, dünya nimetlerine rağbet etmekten sakınmaktır. Meşayıh demişlerdir ki; Cesedin orucu, orucu bozan yiyeceklerin tamamından uzak durmaktır. Kalbin orucu, günahların vesveselerinden kalbi korumaktır. Ruhun orucu, yaratılmış hiçbir şeye iltifat etmemektir. Başın orucu, müşahede denizinde daima gark olmaktır.”

Kaynak: Rabia Brodbeck, Altınoluk Dergisi, Sayı: 388

İslam ve İhsan

RAMAZAN VE ORUCUN KAZANDIRDIKLARI

Ramazan ve Orucun Kazandırdıkları

ORUÇ NEDİR? ORUCUN FAYDALARI NELERDİR?

Oruç Nedir? Orucun Faydaları Nelerdir?

RAMAZAN VE ORUCUN FAZİLETİ

Ramazan ve Orucun Fazileti

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.