Nasrettin Hoca Kimdir?

Nasrettin Hoca kimdir, nerelidir? Nasrettin Hoca fıkraları nasıl ortaya çıkmıştır? Türk mizah kahramanı, mutasavvıf, alim; Nasrettin Hoca’nın kısaca hayatı...

Nasreddin Hoca’nın yaşadığı dönem, doğum ve ölüm yılları, tarihî kişiliği ve ailesi hakkındaki bilgiler tartışmalıdır.

NASRETTİN HOCA NERELİ?

Nasrettin Hoca, Konya’ya bağlı Sivrihisar’ın Hortu köyünde 1208 yılında doğdu. Ailesi Malazgirt Zaferi’nden sonra Anadolu’ya yerleşen Oğuz boyuna mensup boylardandır. Babası köyün imamı Abdullah, annesi aynı köyden Sıdıka Hatun’dur.

Nasrettin Hoca, Sivrihisar’da medrese eğitimi aldı. Babasının ölümü üzerine Hortu'ya dönerek köyün imamı oldu. 1237’de Akşehir’e yerleşti. Burada İslami ilimler eğitimi aldı. Rivayetlere göre medresede ders okuttu, kadılık görevinde bulundu. Bu görevlerinden dolayı kendisine “Nasuriddin Hâce” adı verildi, sonradan bu ad “Nasrettin Hoca” biçimini aldı.

NASRETTİN HOCA NASIL ÖLMÜŞTÜR?

Nasrettin Hoca, 13. yüzyılda Selçuklular devrinde Kayseri’de uzun süre kadılık yaptı. Sultan I. Alaattin Keykubat’ın iktidarı döneminde Konya’ya taşındı, saray mektebinde hocalıkta bulundu. Daha sonra, Moğol istilasına karşı direnişe önderlik etti ve bu nedenle 1 Nisan 1261 günü Kırşehir’de öldürüldü. Diğer rivayete göre Akşehir’de 1284 senesinde vefat etti.


Nasrettin Hoca Türbesi

NASRETTİN HOCA’NIN SOYU

Eskiden Hortu köyünde Nasrettin Hoca’ya ait olduğu rivayet edilen bir ev harabesinin ve onun soyundan geldiklerini söyleyen kimselerin bulunduğu birçok kaynakta belirtilmektedir. Ayrıca hocanın oğullarına ait mezar taşları Sivrihisar’a yakın Sultana köyünde bulundu. Nasrettin Hoca’nın kızlarından birine nisbet edilen bir mezar taşı da Sivrihisar’da ortaya çıktı.

İstanbul’un ilk kadısı ve Fâtih Sultan Mehmet’in hocası Hızır Bey’in de Sivrihisarlı ve annesinin hocanın torunu olduğuna dair bilgilere kaynaklarda rastlanmaktadır.

NASRETTİN HOCA FIKRALARI

Fıkraları dikkatle incelendiğinde Müslüman Türk halkının mizah sembolü olan Nasrettin Hoca’nın hazırcevap, insanları kırmadan doğruyu söyleyen, yeri geldiğinde kendisiyle de alay etmeyi bilen bir tip olduğu görülür.

Fıkralarının çoğunda sıradan bir köylü gibi tarlasında, bağında çalışır, ormana odun kesmeye gider, zaman zaman da şehre iner. Bu şehir çok defa Akşehir, Sivrihisar veya Konya’dır. Ancak hocanın bazan bir âlim, bazan bir bilge kişi, bazan kadı, tabip, hoca ve elçi kişiliğine büründüğü de görülür.

İSLAM DÜNYASININ ORTAK KAHRAMANI

Nasrettin Hoca fıkralarında yer alan konular, Batı ve Doğu ülkelerindeki yaygın fıkralarda işlenenlerle kıyaslandığında bunların Tayland, Pencap ve Türkistan ile Almanya, Fransa, İngiltere, İber yarımadası, Baltık ülkeleri ve İskandinavya, Kuzey Afrika, Mısır ve Sudan dahil engin bir coğrafyayı kapsadığı görülür. Bu temaların bir kısmı tesadüf veya tabii benzerlikle açıklanabilirken birçoğunun aynı kaynaktan geldiği anlaşılmaktadır.

Türkiye’de bile hoca ile ilişkilendirilebilecek Karagöz ve Hacivat, Ebleh Mehmet gibi tipler vardır. Ancak tarihî gerçek ne olursa olsun Anadolu’dan yayılan Nasrettin Hoca fıkralarının Doğu İslâm zekâsının özel bir ürünü olduğu kabul edilmektedir. Bu durum onu bütün Doğu İslâm dünyasının ortak kahramanı yaptı.

NASRETTİN HOCANIN BİLİNDİĞİ ÜLKELER

Türkistan’da Çin sınırındaki İli vadisinden Kafkasya’ya, İran Azerbaycanı’ndan Arabistan’a, Türkiye, Mısır ve Akdeniz kıyılarından Tunus, Kırım ve Kazakistan’a kadar her yerde hoca vardır. Daha önce Osmanlı Devleti’nin hâkimiyetinde kalmış Romanya, Bulgaristan, Sırbistan, Hırvatistan, Yunanistan ve Arnavutluk’ta da Nasrettin Hoca fıkralarına yaygın biçimde rastlanmaktadır.

NASRETTİN HOCA ADINA UYDURULMUŞ FIKRALAR

Hocaya mal edilen fıkraların bir kısmının kaba ve çirkin olayları konu edindiği ve ahlâk dışı olduğu görülür.

Müslüman Türk halkının, başta dinî inancı olmak üzere ahlâk anlayışı ve gelenekleriyle bağdaşmayan bu fıkraların Nasrettin Hoca’ya ait olmadığı, sonradan hocaya mal edildiği kesindir.

NASRETTİN HOCA FIKRALARININ ÖZELLİKLERİ

Birkaçı dışında tek vakıa üzerine kurulan Nasrettin Hoca fıkraları hakaret içermeyen, açık ve dışa dönük, incitmeden eğiten mizahî yaklaşımların en güzel örnekleridir. Aykırı konuşmayı seven, aklıselimi kuvvetli, neşeli, babacan bir tip olan hocanın mizahı hiciv gibi yıkıcı değil yapıcıdır; bu yönüyle iyi niyet timsalidir.

Fıkralarda alay ve eleştiri okları çoğunlukla ev, sokak, aile, toplum, iş hayatı, din, yargı sistemi, ekonomi, otorite, dostluk gibi hayatın her safhasını ilgilendiren konulara yönelmiştir. Bu fıkralar arasında bir maksadı açıklamak, bir düşünceyi desteklemek için atasözü yerine kullanılanları da vardır. Böylece Türk halkının aklıselimini, duyuş ve düşünüş özelliklerini ifade etmiş olur. Tahkiye ve diyalog dengesine dayanan Nasrettin Hoca fıkralarının halk tarafından büyük kabul görmesinin bir sebebi de bu özellikleridir.

Çok yönlü bir mizah içeren Nasrettin Hoca fıkralarının genel nitelikleri güldürücü, düşündürücü, öğretici, eğlendirici ve şaşırtıcı olmalarıdır. Sözden doğan mizahın durumdan doğan mizahtan fazla oluşu bu fıkraların diğer bir özelliğidir. Hocanın mizah anlayışının dayandığı esasları şöylece sıralamak mümkündür: Güldürücü durum ve sözler, zıtlık, kelime oyunları, şaşırtıcı zekâ oyunları, ölümle alay, şaşırtıcı davranış ve sözler, abartma, ima-taşlama ve çağrışım. Bu fıkraların genel yapısında Anadolu Türk toplumunun tarihî gelişimi içinde birlikte yaşamış olan karşıt iki sosyal çevre görülür. Biri gelenekçi, ikincisi değişmelerden yana olan çevredir. Her insanda çeşitli ölçülerde bulunan bu iki ruh hali sosyal anlamda yönetenle yönetilen arasındaki kültür çatışmasını içerir.

EN SIK KULLANILAN DEYİMLER VE ATASÖZLERİ

Nasrettin Hoca fıkralarının yaygın anlatımı sonucunda oluşmuş, günümüzde de kullanılan birçok deyim ve telmih vardır. Bunlar arasında atasözü niteliği kazanmış olanlar çoğunluktadır. “Dağ yürümezse abdal yürür”; “El elin eşeğini türkü çağıra çağıra arar”; “Sahibi ölmüş eşeği kurt yer” atasözleriyle “bindiği dalı kesmek”, “buyurun cenaze namazına”, “ince eleyip sık dokumak”, “yok devenin başı” deyimleri bunlardan sadece birkaçıdır.

Nasrettin Hoca’nın fıkraları sözlü kaynaklardan derlenerek yazıya geçirildi.

Kaynak: DİA

NASRETTİN HOCA TÜRBESİ NEREDE? - HARİTA

İslam ve İhsan

NASRETTİN HOCA FIKRALARI

Nasrettin Hoca Fıkraları

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

  • nasrettin hocanın hayatı gelsin

    nasrettin hocanın hayatı

    bende ödev var cıksın

    Nasrettin hocanın hayatının çıkmasını istiyorum

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.