Nahl Suresi 10. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Nahl Suresi 10. ayeti ne anlatıyor? Nahl Suresi 10. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Nahl Suresi 10. Ayetinin Arapçası:

هُوَ الَّذ۪ٓي اَنْزَلَ مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً لَكُمْ مِنْهُ شَرَابٌ وَمِنْهُ شَجَرٌ ف۪يهِ تُس۪يمُونَ

Nahl Suresi 10. Ayetinin Meali (Anlamı):

O Allah ki, gökten su indirir. İçme suyunuz ondan meydana geldiği gibi, hayvanlarınıza yedirdiğiniz otlar ve ağaçlar da ondan yetişir.

Nahl Suresi 10. Ayetinin Tefsiri:

Önceki âyetlerde Cenâb-ı Hakk’ın hayvanlar vasıtasıyla insana sağladığı faydalardan bahsedildi. Bu âyetlerde ise tabiatta meydana gelen bir takım hâdiselerin insana sağladığı yararlara yer verilir: Allah gökten su indirir. Yerin altına geçip kuyularda, havzalarda biriken, oradan da harekete geçip derelerden, çeşmelerden akan sudan insanlar ve canlılar içerler. O su ile ağaçlar, ekinler sulanır. Çeşit çeşit meyveler, sebzeler, otlar çimenler yetişir. Bunlar üzerinde etraflıca ve sistemlice tefekkür eden insanlar Allah’ın varlığını, birliğini, sonsuz ilim ve kudretini anlarlar. Tabiattaki nimetlerden sonra zamanın oluşumunu da sağlayan gökteki nimetlere geçilir. Buna göre Yüce Allah geceyi, gündüzü, güneşi, ayı ve yıldızları insanın hizmetine vermiştir. İnsan geceleyin dinlenir, gündüzün çalışır. Güneş dünyayı ısıtır ve aydınlatır; canlıların ve bitkilerin yaşayabilmesi için lâzım gelen ortamı sağlar. Ay ve yıldızların da dünya üzerinde çok mühim tesirleri vardır. Bunlar ve yine Cenâb-ı Hakk’ın, hayvanından, bitkisinden, toprağından, çiçeğinden çeşitli renklerde ve şekillerde yarattığı daha nice sayısız varlıklar insanın huzur içinde hayat sürmesine yardımcı olur. Aklını çalıştırıp bunlardan gereken dersi ve öğüdü alanlar Allah’ın yüce kudret ve sonsuz azameti karşısında boyun bükerek O’na kulluk şerefine ererler.

Âyetlerde bahsedilen ilâhî kudret akışları ve azamet tecellileri karşısında kulun his ve idrakinin harekete geçebilmesi için onun yapması gereken üç mühim vazifeye dikkat çekilir:

  Tefekkür: Etraflıca ve sistemlice düşünmek,

  Te‘akkul: Aklını kullanmak,

  Tezekkür: Düşünüp ibret ve öğüt almak.

“Tefekkür”, zihnimizi dâimî bir şekilde kullanarak varlığın gizli mânalarını, sır ve hikmetlerini adım adım idrâk etme faaliyetidir. “Akletme”, duyularımızın sahasına giren varlık ve hâdiselerden hare­ket ederek gözle görülemeyen gerçekler hususunda bilgi edinme yolunda aklımızı çalıştırmaktır. “Te­zekkür” ise üzerinde tefekkür ettiğimiz varlıkların çeşitlerini, hususiyet ve özelliklerini hatırlayarak, dik­kate alarak gerçeği anlama gayreti; bunlardan gerekli ibret ve dersi çıkarma faaliyetidir. Böylece üç âyette de, bizim için yaratılan varlık ve hâdiselerdeki “âyet” kelimesiyle ifade edilen gizli ve derin mânaları, delilleri anla­yıp kavrayabilmek, neticede ilâhî hakikatlere ve hidâyete ulaşabilmek için insanın mutlaka zihnî istidatlarını ve aklî melekelerini kullanması istenmektedir.

Bunun ötesinde ibretle seyredilip üzerinde düşünülecek daha nice işaretler bulunmaktadır:

Nahl Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Nahl Suresi 10. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.