Marifetullah Neden Gerekli?

Altınoluk Dergisi, Şubat 2016 sayısıyla birlikte 30’uncu yılını doldurdu. 360 aydır okuyucularıyla birlikteliği devam eden derginin bu ayki kapak konusu "Marifetullah Neden Gerekli?" başlığını taşıyor.

Şubat ayı Altınoluk için hep özel bir gündem çerçevesinde hazırlanıyor. İşte bu minvalde Altınoluk; Mahmut Sami Ramazanoğlu rahmetullahi aleyhin ahirete irtihalleri vesilesiyle, hem onu yad etme hem de bu vesileyle bir Allah dostunun kişilik dokusu etrafında tasavvufun çerçevesini değerlendirme yolunu tutuyor.

Benzeri biçimde ve tabii ki evveliyetle Rasulullah sallallahü aleyhi ve sellem Efendimiz’in veladetlerini vesile ittihaz ederek, farklı sayılarda, O’nun muazzez hayatından hayatlarımıza ölçüler taşımaya çalışıyor.

Benzeri biçimde İmam Rabbani gibi, Mevlana gibi tasavvuf büyüklerinin düşünce ve yaşayışlarından ışıklar aktarıyor.

Ve tabii ki mesela temmuz ayında daha yakın zamana kadar sohbetlerini paylaştığımız  merhum Musa Topbaş Efendi Hazretlerinin gönül kıvamını hatırlama ve paylaşma gayretinde oluyor.

Altınoluk Dergisi bu sayıda tasavvufun en temel konularından birini, “Marifetullah”ı ele aldığını, anlamayı ve bu noktadaki ölçüleri yeniden net olarak görmeyi istediğini belirtiyor.

Bu anlamda dergi kapağında “Marifetullah -  Neden gerekli?” sorusuyla okuyucuya sesleniyor. ve şöyle diyor:

"“Allah’ı bilmek” diye dilimize çevrilecek olan bu terkip neden üzerinde en çok tasavvufun yoğunlaştığı bir konu olmuştur? “Marifetullah”, herhangi bir Müslümandan daha çok sufiye mi lazımdır yoksa her bir Müslüman da Yaratıcısı ile hukukunu en sağlıklı biçimde kavramak ve ifa etmek için “Yaratıcısını bilmek” gibi bir fariza ile karşı karşıya mıdır?

Şüphesiz ikincisi. Çünkü “kulluk görevi” her Müslüman için en temel yaratılış misyonudur.

Sufi de “Kulluk görevi”ni en güzel şekilde ifa edebilmek için hayatının her zerresindeki ilahi tasarrufu görmeye ve onun şükrünü eda etmeye gayret ediyor.

İşte bu marifetullah arayışıdır. Allah’ı hakkıyla bildin mi, O’na kulluk heyecanına düşmemek mümkün değil. Onun için Mevlana Hazretleri “Kul oldum, kul oldum, kul oldum” diye pervaneler gibi dönmeye başlıyor.

Bu sayımızda “Marifetullah” üzerine farklı değerlendirmelere yer verdik. Özellikle Prof. Dr. Süleyman Uludağ Hoca ile “Marifetullah” üzerine yapılan sohbet, bu konuda efradını cami ağyarını mani bir muhtevaya sahip. İstifade edilmesini temenni ediyoruz.

Bu temel gündem yanında bir süredir yayınladığımız sohbetler... Hepsi rahmeti Rahmana uğurlanan Faruk Karabucak, Hacı Gedikli, Ali Kaplan ve Dursun Aksoy ağabeylerle sağlıklarında kayda alınmış gönül mahsulleri... “Marifetullah” yolunda kendine emek veren gönül erlerinin dünyasını yansıtıyor. Bu sohbetlerin sevilerek okunduğunu biliyoruz.

30’uncu yılın sonunda da ilk sayının heyecanı ile sunuyoruz size Altınoluk’u. Dileriz istifade edilsin. Allah’a emanet olunuz."

ALTINOLUK’TA [ŞUBAT 2016] NELER VAR?altinoluk_360-KAPAK

Ahmet Taşgetiren, “Marifetullah İnsanın Olmazsa Olmazı başlığında marifetullahın muhtevasını anlatıyor.

Dr. Adem Ergül,“Resulullahta Marifetullah” konusunu irdeliyor.

Osman Nuri Topbaş Hocaefendi, Şeyh Sadi Hazretleri'nden hikmetler paylaşıyor: "Mü'min kendisini devrin akışından mesul gören, ümmetin derdiyle dertlenen insandır. Bu sebeple mü'min, ümmetin derdine derman olabilmek için gücü yettiği takdirde eliyle yardım eder. Yani, malıyla, canıyla, bizzat yardıma koşar. Eliyle yardım edemiyorsa diliyle yardımcı olmaya çalışır. Yani gücü olanları hayra teşvik eder. Bunu da yapamazsa en azından kalbi dualarla dertlilerin yanında olmaya gayret eder."

Prof. Dr. Ömer Çelik, "Kur'ân-ı Kerim'de Marifetullah"ı anlatıyor.

Prof. Dr. Süleyman Derin, "Marifette Hudutlar" mevzusunu işliyor.

Rabia Brodbeck, "Gönül Vuslatın Hasretini Duymadıkça" yazısında gönlümüzün şifasını dile getiriyor.

Mustafa Eriş,"Allah ile Yüzyüze Gibi Yaşamak" yazısında marifetullaha ermiş bir kalbin davranışlarını sıralıyor.

Ayrıntılı Bilgi:www.altinoluk.com

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.