Kurtuluşa Erenlerin Özelliği

Kurtuluşa erenlerin özellikleri nelerdir? Hangi güzel hasletlere sahiplerdir?

Âyet-i kerîmede Rabbimiz bize bir vazife vermektedir:

“…Sizi mûtedil (hayırhah) bir millet kıldık ki;

  • Sizler insanlığa şâhitler olasınız;

➢(Yani İslâm’ın şâhidi ve temsilcileri olasınız,

➢Nümûne-i imtisâl, örnek insanlar olasınız,

➢Size bakanlar, Allâh’ın arzu ettiği fert ve toplumu temâşâ etmelidir.)

  • Rasûl de size şâhit olsun…

(Yani sizin Müslümanlığınız, Allah Rasûlü’nün beğenip takdir edeceği bir güzellikte ve kıvamda olmalıdır.) (el-Bakara, 143)

Kurtuluşa Erenlerin Özelliği

Yani dîni yaşamak ve yaşatmak, kurtuluşa erenlerin vasfı olan «takvâ, zühd ve ihsan» hâlinde olabilmek…

Vazifenin ferdî tarafını; «İslâm’ı yaşamak», içtimâî tarafını ise; «İslâm’ı yaşatmak» şeklinde hulâsa edebiliriz.

Peygamberimiz, Bedir Harbi’nin öncesinde şöyle niyâz etmişti:

“Ey Allâh’ım! Bana olan va‘dini yerine getir! Bana zafer ihsân eyle!

Ey Allâh’ım! Eğer ehl-i İslâm’ın bu topluluğunu helâk edersen, artık yeryüzünde Sana ibâdet edecek kimse kalmayacak!” (Müslim, Cihâd, 58)

Yani İslâm dâvâsı, mü’minlerin omuzlarındaki bir emânettir.

Bir mü’min;

  • Hâdisâtın akışından kendisini mes’ûl addetmelidir.
  • Allah kelâmının en yüce olmasından, «i‘lâ-yı kelimetullah»tan, İslâm’ın istikbâlinden kendisini mes’ûl addetmelidir.
  • Hidâyetten ve takvâdan mahrum kimselerin irşâdından kendisini mes’ûl görmelidir.
  • Bir tek mü’min kardeşinin dahî mazlum, çaresiz, bîkes ve perişan hâlde olması; onun gönlünü huzursuz etmelidir.

Mevlânâ Hazretleri buyuruyor ki:

“Şems -kuddise sirruhû- bana bir şey öğretti:

«Dünyada bir tek mü’min üşüyorsa, ısınma hakkına sahip değilsin.»

Ben de biliyorum ki yeryüzünde üşüyen mü’minler var; ben artık ısınamıyorum!..”

Bugün çeşitli sebeplerle meydana gelen iktisâdî sıkıntılarda, darlık ve yokluklarda mü’minlerin, «rahmet insanı» vasfına bürünerek kardeşliği ihyâ etmeleri gerekir.

Nitekim Fetih Sûresi’nin son âyet-i kerîmesinde, Cenâb-ı Hak; Allah Rasûlü’nün beraberindeki ashâb-ı kirâmı şu vasıfla da medh ü senâ etmiştir:

“…(Rasûlullâh’ın beraberindeki mü’minler) birbirlerine karşı çok merhametlidirler…” (el-Fetih, 29)

Bir mü’minin kalbinden merhamet ve şefkat taşıran bir rahmet insanı olabilmesi için, önce kendini irşâd etmesi zarûrîdir.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Yıl: 2022 Ay: Nisan, Sayı: 206

İslam ve İhsan

TAKVA EHLİ NASIL OLUNUR?

Takva Ehli Nasıl Olunur?

TAKVA NEDİR? TAKVA İLE İLGİLİ HADİSLER

Takva Nedir? Takva ile İlgili Hadisler

ZAHİD OLMAK VE ZÜHD İLE İLGİLİ ÖRNEKLER

Zahid Olmak  ve Zühd ile İlgili Örnekler

İHSAN SAHİBİ NASIL OLUNUR?

İhsan Sahibi Nasıl Olunur?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.