Kur'ân-ı Kerim'de Hangi İlimler Var?

Kuran-ı Kerim'de hangi ilimler var? Kuran-ı Kerim’in ihtiva ettiği ilimler nelerdir?

KUR’ÂN KÜLTÜRÜ

1. Ahkâm ilmi

  • Akāide dair esasları, sahih inanç umdelerini tâlim
  • İbâdet ahkâmını
  • Ahlâk kāidelerini vaz‘
  • Cenâb-ı Hak’tan uzaklaştıran kötü vasıfları yani zâhirî ve bâtınî haramları beyan eder.
  • Toplumu düzeltmeye yarayan hükümleri yani zâhirî ve bâtınî farzları tâdâd eder.
  • İktisâdî ve mâlî düzenlemeleri hukukun umumî prensiplerini vaz
  • Aileye ait hükümleri inşâ
  • Harp hukukunu îlân
  • Harp esirlerine dair hukuku tayin
  • Aklı, vahyin muhtevâsında teslîmiyet ile huzura erdirir ve gönlü terakkî

2. Cedel ilmi

Tevhid akîdesine uymayan iddialara cevaplar verir. Bâtıl ve muharrefin çürüklüğünü ortaya koyar.

3. Kâinât âyetleri

Allâh’ın nimetlerini telkin ederek tefekkür ettirir. Enfüs ve âfakta, iç ve dış âlemimizde Allâh’ın sanatını temâşâ ettirerek, sanattan Sanatkâr’a, sebepten Müsebbib’e, eserden Müessir’e ulaştırır.

4. Kıssadan hisseler

Allâh’ın insanlık tarihine müdahalelerini, peygamber kıssalarını, ehl-i kitaptan ibretlik sahneleri ve Sodom-Gomore ve benzeri kavimlerin başına gelen felâketleri insanlığın ders alması için îzâh eder, anlatır.

Bizim için üsve-i hasene olan Efendimiz’in hayatının yani Siyer-i Nebî’nin de en büyük kaynağı yine Kur’ân-ı Kerim’dir.

5. Ölüm ve sonrasındaki safhaları Esas olan ebediyet hayatına hazırlar.

O âhiretin zor gününde korku ve hüzünden âzâde olabilmek için, Cenâb-ı Hakk’a dost olmanın yollarını tâlim eder.

Bütün bu saydıklarımız «Kur’ân Kültürü»nü meydana getirmektedir. En muazzam ve en muhteşem kültür, Kur’ân kültürüdür. İnsanlığın dününü ve bugününü tenvîr ettiği gibi, yarınlarında da ona rehberlik edecek yegâne dünya görüşü, İslâm’a aittir.

Hayatın bütün muhtevâsında bu kültürün yegâne mürşidi, Peygamber j Efendimiz’dir.

Rasûlullah Efendimiz’den bu kültürü en güzel bir şekilde tahsil eden de ashâb-ı kiram ve «evliyâullah»tır.

İslâm bir ideoloji değildir. Lâkin bütün ideolojilerin üstünde; hakikî, mükemmel, fert ve topluma iki dünya saâdeti bahşeden bir dünya görüşüne sahiptir.

Her medeniyet, kendi insan tipini meydana getirir. Bizim medeniyetimiz, Kur’ân ve Sünnet medeniyetidir. Bu eksende;

İslâm dünya görüşünün cihâna hükmettiği; Hulefâ-i Râşidîn, Ömer bin Abdülaziz g ve Osmanlı’nın ilk üç asrı gibi devirler, insanlık tarihinin yüz akı olmuştur.

Hakikaten;

Dünyada en huzurlu insanlar, hak bir îmâna sahip olanlardır. Allah, huzur hâlini sâlih ve dindar kullarına nasîb etmektedir. En ağır şartlarda bile onlar dâimâ huzurludur. Felâketlerin ortasında bile onlar dâimâ huzur içindedir.

İnanç ve takvâ insana öyle bir huzur, öyle bir vecd hâli kazandırır ki; dindar kimse, herkese şefkat ve merhametle bakar, Habîb-i Neccâr gibi, Hallâc-ı Mansûr gibi kendini taşlayanlara dahî merhamet eder, afları için duâ ederler.

Meselâ, asr-ı saâdette meydana gelen hemen hemen bütün hâdiseler bize rivâyetler hâlinde nakledilmektedir. Bunlar arasında sahâbe-i kirâmın psikolojik rahatsızlıklarına hiç rastlamıyoruz. Nice meşakkatlerin, çilelerin ortasında dahî hepsi huzur ve saâdet içinde...

Fakat gafil ve zındık kimseler ise, en aşırı rahatlıkların ve imkânların ortasında bile huzursuz, çıldırasıya huzursuzdur. Bu yüzden psikiyatrik rahatsızlıklar da en çok onlarda görülmekte.

Yani insan hak dîne sarıldıkça; bulunduğu vaziyet ve şartlar ne kadar ağır ve zor olursa olsun, dâimâ huzurun bağrında ve mânen ferah olmaktadır. Lâkin hak dinden ve yüce ahlâktan uzaklaştıkça da tam tersine, her türlü kasvetlerin kıskacında boğulup gitmektedir.

İşte batının hâli...

Her şeyde tatminsizliğe düşmekte ve âkıbet; adam öldürme, intihar, hırsızlık, uyuşturucu müptelâsı olmak ve homoseksüellik gibi gayr-i insânî hâllere bile meyletmektedir. Bu durumda tabiî olarak;

Öyle kimselerin kalplerinden merhamet kazınıyor, vicdanları ku-

ruyor ve gitgide hâlleri sadizme doğru kayıyor. İşte bugünkü Filistin, Suriye, Yemen ve Myanmar’daki bir türlü bitmek bilmeyen zulümlerin asıl sebebi...

Dünyada da âhirette de;

Huzur İslâm’dadır. Hak dindedir. Cenâb-ı Hakk’a îmân edip, sâlih ameller işleyerek, takvâ içinde, güzel ahlâk ile yaşamaktadır.

Huzur; mutlak adâletin sağlanacağı, hiçbir haksızlığın hesapsız bırakılmayacağı âhiret gününe inanmaktadır.

Huzur, yaratılış gayesini gerçekleştirmektedir.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yüzakı Yayınları, Aklın Cinneti DEİZM

İslam ve İhsan

DEİSTLERİN EN ÇOK SORDUĞU SORULAR VE CEVAPLARI

Deistlerin En Çok Sorduğu Sorular ve Cevapları

AKLIN CİNNETİ DEİZM (SESLİ KİTAP)

Aklın Cinneti Deizm (Sesli Kitap)

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.