Kronik Hastalıklar İyileşebilir mi?

Prof. Dr. Canan Karatay, “Ölene kadar bu ilaçları içeceksin' diye beyinleri yıkanmış diyabet hastalarının ilaçlardan kurtulabileceğini bilmek en insani haklarıdır. Başta diyabet olmak üzere tüm kronik dejeneratif hastalıklar iyileştirilebilir.” dedi.

İç Hastalıkları ve Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Canan Karatay, yeni kitabının tanıtımı için düzenlenen basın toplantısında, tıbbın, objesi insan olan tek sanat olduğunu belirterek, her hastanın kendine has kişiliği ve özelliğinin bulunduğunu söyledi.

Karatay, “Doğallıklarını kaybetmiş, işlenmiş, bozulmuş, kimyasallarla boyanmış, ilaçlanmış, yapaylaştırılmış makro besinler, yani yediğimiz sağlıksız proteinler, karbonhidratlar ve trans yağlar, hücrelerin normal çalışmasını engellemeye başlayınca, vitamin ve mineraller de vücuda yeterli oranda giremiyor ya da vücutta etkili bir şekilde üretilemiyor.” diye konuştu.

Vücutta yeterli miktarda katalizör ya da kofaktör bulunmadığı zaman, tüm hücrelerin yanı sıra, beynin, sinir, bağışıklık sistemleriyle bütün doku ve organlarda bozukluk ve aksaklıkların ortaya çıktığını ifade eden Karatay, şöyle devam etti:

“Bu nedenle kronik inflamasyon buna bağlı hastalıklar başlamış oluyor ve sinsi olarak giderek artıyor. Yeni kitabımda, bu hastalıkları ve onları başlatan kronik inflamasyonu önlemenin ve tedavi etmenin şifrelerini, bilimsel referanslar ışığında bulacaksınız. Hangi hastalıklar iyileşir diye baktığımızda, kronik inflamasyon, insülin direnci, obezite, diyabet, hipertansiyon, haşimato, depresyon, unutkanlık, kronik artrit, eklem ve kas ağrıları, polikistik over, fibrokistik meme, fibromiyalji, kanser ve tüm kronik dejeneratif hastalıkların iyileşmesi mümkün.”

‘ÖLENE KADAR BU İLAÇLARI İÇECEKSİN’

Karatay, “genetik” ve “iyileşmez” söyleminin unutulması gerektiğini vurgulayarak, “İlaca mahkum olmuş, ‘ölene kadar bu ilaçları içeceksin’ diye beyinleri yıkanmış diyabet hastalarının ve diğer kronik dejeneratif hastalıklardan muzdarip insanların, bu hastalıkların kalıcı olarak tedavi edilebileceğini ve ilaçlardan kurtulabileceğini bilmek en insani haklarıdır. Yani başta diyabet olmak üzere tüm kronik dejeneratif hastalıklar iyileştirilebilir." şeklinde konuştu.

HASTALIKLARIN TEMEL NEDENİ

Kan şekeri ve insülin hormonunun kanda uzun süre yüksek seyrederse mikropsuz kronik yangın başlayacağını aktaran Karatay, şöyle devam etti:

“Önemli olan bu yangını başlatmamaktır. Eğer başlamışsa da temeline inip yangını söndürmek gerekir. Bu nedenle vücutta sinsi sinsi başlayan hastalıkların temel nedeni kronik inflamasyondur. Kronik hastalıkların temelinde birçok noktada kan şekeri ve insülin hormonu karşımıza çıkıyor. Bunlar kanda uzun süre yüksek seyrederken daha da zıplatılınca işte o zaman canımızı yakıyor. Trigliseridleriniz yükselebiliyor, leptin ve insülin direnci ortaya çıkabiliyor, Tiroit hormonları dengeyi kaybedebiliyor ve riskler gün geçtikçe artarak farklı hastalıklarla, ağrı ve sancılarla karşımıza çıkıyor.”

İyileşmenin yolunun kan şekerini düşürüp, insülin direncini kırmaktan geçtiğini dile getiren Karatay, bunun için de düşük glisemik indeksli sağlıklı protein, yağ ve karbonhidratlarla beslenilmesi gerektiğini aktardı.

Karatay, organizmanın temel ihtiyacı olan B, C vitaminleriyle çinko ve iyot gibi minerallerin hayati önem taşıdığını, beslenmede kristal kaya tuzunun tercih edilerek, magnezyumun öneminin göz ardı edilmemesini önererek, modern cüce buğdayın hayata girdiği günden itibaren kronik inflamasyon ve sebep olduğu kronik dejeneratif hastalıkların arttığını ve bağırsaklarda yaşanan sorunların da bu nedenle geliştiğini söyledi.

MUTLULUK HORMONUNU NE ARTTIRIR?

Karatay, “Mutluluk hormonu olarak bildiğimiz serotoninin yüzde 90’ı bağırsaklarımızdaki dost bakteriler tarafından üretiliyor. Bu bağlamda lahana, karnabahar, turp, soğan, sarımsak gibi doğal prebiyotikler ve doğal ev yoğurdu, doğal fermantasyon sirke, doğal turşu, şirden mayalı peynir gibi doğal probiyotikler sağlıklı bir yaşam için olmazsa olmaz olarak hayati önem arz ediyor. Bunun için istikbal bağırsaklardadır.” ifadelerini kullandı.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.