Kızamık Tehlikeli mi?

Dünyayı etkileyen büyük salgınlar (pandemiler) hangileridir? Kızamık nasıl bir hastalıktır? Kızamık nasıl bulaşır? Kızamık belirtileri nelerdir? Kızamık aşısı kimlere yapılmaz? Kısaca kızamık hastalığı...

Tarihin en kanlı savaşlarından olan Birinci Cihan Harbi’nde hayatını kaybeden insan sayısı tam olarak tespit edilemiyor. Eş zamanlı olarak dünyayı kasıp kavuran İspanyol gribi, en zengin ülkelerin bile belli kesimlerinde etkili olan açlık, fakirlikten ölenler istatistiği bozuyor.

DÜNYAYI ETKİLEYEN BÜYÜK SALGINLAR

Yaklaşık konuşulacak olursa savaşta 20 milyon küsur (belki otuz milyon) insan öldü. Yine kesinlik arz etmemekle birlikte İspanyol gribinden ölen insan sayısı ise elli milyondu.

Evet, elli milyon.

Kesin mi?

Önceki rakam ne kadar kesinse bu da o kadar kesin.

Yani bize kalsa önemsiz bir nezle virüsü, biraz makyajla şekil değiştirerek insanlığın ocağına incir ağacı dikecekmiş az daha.

Hâlihazırda dünyanın en kalabalık ülkesi ünvanını almaya hazırlanan Hindistan nüfusunun % 5’ i bu salgında ölmüş. Bu bilgileri, rakamları genel amaçlı ansiklopedilerde bile kolayca bulup okuyor, işin aslı çok da inanamıyorduk. Ta ki meşhur korona salgınını görene kadar.

Rakamlara hiç girmeyelim, resmen ömrümüzden 2 yıl çaldı bu mikrop.

Aklınız alır mıydı Cuma namazını aylarca kılamayacağınız, bayram namazını -adeta moral olsun diye- evde cemaat yapıp kılacağınız.

Aklımızın almayacağı işler başımıza geldi, gördük.

Aynel yakin bir bilgiyle inanıyoruz artık. Şimdi olduysa geçmişte de olmuştur.

Nereden aklımıza geldi bu rakamlar?

Gazetelerde sıkça görmeye başladığımız kızamık haberlerinden.

Geçen hafta görev yaptığımız kurumda, arkadaşlara döküntülü hastalıkları anlatırken “arkadaşlar bakın bu kızamığın şakası yoktur, gelmesi kolay değil belki ama gelirse gitmez, bizi bitirir. Özellikle de kanser tedavisi gören, kortizon kullanan çocuklar için çok tehlikelidir, bir serviste yatan bütün hastalar günler içinde kaybedilebilir” demiştim. Sonra biraz da haddi aşarak: “Yirmi küsur yılda ben hiç görmedim, korkmayın” tarzı bir ukalalık etmiştik. Ya iki ya üç gün sonra dinleyen arkadaşlardan biri mesaj yazmış, “hocam iki hastayı kızamık şüphesi ile izolasyona aldık.”

Çok şükür şimdilik şüphe aşamasında kaldı mevzu ama ayak sesleri çok yakından duyuluyor, tabiri caizse nefesi ensemizde.

Neydi bu kızamık hatırlayan var mı?

“Kaç yıldır yer işgal ediyor dünyamızda?” diye merak edenlere cevap verelim. Ama soru ters olmuş, galiba kızamık bizden önce bu dünyada imiş. İnsan suresinin ilk ayetlerinin tabiriyle “insan adı anılacak” bir canlı bile değilken kızamık burada yaşıyor olabilir.

Bilim tarihi on bin yıllık bir ömür biçiyor Rubeolavirüs’e. Hatta “önce zoonozdu, hayvan mikrobuydu sonra insanlara geçti” tarzında iddialar da var. Kuş gribi ve koronada olduğu gibi.

KORONADAN DAHA TEHLİKELİ

Solunum yoluyla bulaşan bir hastalık. Mikrop öksüren kişinin ağzından çıkan partiküllerle başkalarına bulaşıyor. En önemli nokta burada saklı; R0 katsayısı çok yüksek.

Mikrobu almış bir kişi kaç kişiye bulaştırır diye araştırılmış. Bulunan sayıya R0 katsayısı denmiş. Suçiçeği, korona gibi çok bulaştırıcı mikroplar bir hastadan 3-4 kişiye bulaşıyor. Kızamıkta ise bu rakam 12-16 kişi arasında değişiyor. Hele bir sağlık çalışanı enfekte olmuşsa 80 kişiye kadar bulaştırabiliyor salgını. Anlayın kapasiteyi.

Bioistatistik adında bir ders okutulur, tıp fakültelerinde. Anlaşılması zordur, pek de sevilmez. Kurucu hocalarından biri Danimarkalı bir bilim adamı olan Panum’dur. Panum hoca ününü büyük oranda kızamığa borçludur desek hata olmaz sanırım.

FAROE ADALARI’NDA BİLE GÖRÜLMÜŞ!

Sene 1846.

Yer; Faroe Adaları.

Neresi orası? Uzak bile değil çok uzak.

Türkiye beş bin km, en yakınındaki kara parçasına ise bin km den fazla mesafede.

Küçücük bir ada. Adı Türkçeye çevrilirse “keçiler diyarı.”

Sadece keçilerin inatla yaşayacağı coğrafya demek belki de.

1,5-2 asır önce kızamık mikrobu ulaşmış bu “dünyanın bittiği yere.”

Nasıl ulaştığını, anlamak, anlatmak zor ama önemli olan mikrobun dayanıklılığını anlatmak zaten…

Dediğimiz gibi çok bulaşıcı. Kısa sürede neredeyse tüm ada halkı etkilenmiş.

En az 2000 kişi ölmüş, 8500 nüfuslu adada. Oran %25.

Memleketimizde koronadan vefat sayısı 100 bin,  nüfusa oranı 800’de bir.

Panum usta ilim aşkıyla bu adaya gidip araştırmış. Birçok kavram buradan öğrenilmiş.

KIZAMIK BELİRTİLERİ NELERDİR?

Ne yapıyor bu kızamık mikrobu; nezle gibi başlıyor.

Konjonktivit (göz iltihabı), öksürük ve ateş olmazsa olmazları. Özellikle direnci düşük bireylerde zatürreye ilerliyor. Daha sık olarak da fırsatçı mikroplara zemin hazırlıyor. Her organ etkilenebiliyor bu şekilde. Sadece beyinde yaptığı 2-3 tane ayrı hastalık tablosu var.

KIZAMIK AŞISI KİMLERE YAPILMAZ?

Sağlıklı bireyler genellikle vücutta çıkan döküntülerle atlatırken üç yaşından küçükler, hamile bayanlar, bağışıklık sistemini baskılayan ilaç kullananlar (astım, romatizmal hastalık, kanser vb.) atlatamıyor maalesef.

Asıl mühim mesele de bu.

En riskli gruplar, aşılanamıyor ve mikrobu kapmaya çok yatkınlar...

Sağlık Bakanlığı da iki yol izliyor başa çıkmak için:

Bir; aşılama oranını yüksek tutmak, maalesef ulaşılabilecek zirve rakamlar görüldü, riskli seviyenin biraz üzerinde. Organize ve artış eğiliminde bir direnç var aşıya karşı.

İki; hastaların erken tespiti ve izolasyonu. Bu konuda abartılı bir başarı var. Bir hekim kızamık şüphesine ait en ufak bir bildirimde bulunursa gereği yapılıyor. Şüpheli hasta hekimin odasında tutuluyor, ekip gelip kan örneklerini orada alıp merkeze gönderiyor. O gün hastanede işlem yaptıran, kimliği tespit edilen tüm bireylere ve aile hekimlerine ulaşılıyor. Günlerce sıkı takip yapılıp hasta karantinada tutuluyor.

Ama netice, hikâye olarak dinlediğimiz kızamığı artık gözümüzle görmeye başladık.

Rabbimiz sonumuzu hayreylesin, özellikle kendini korumakta tamamen aciz olan kardeşlerimizin yardımcısı olsun.

Kaynak: Fırat Erdoğan, Altınoluk Dergisi, Sayı: 447

İslam ve İhsan

TARİHİN EN BÜYÜK SALGIN HASTALIKLARI

Tarihin En Büyük Salgın Hastalıkları

SALGIN HASTALIKLARLA İLGİLİ AYET VE HADİSLER

Salgın Hastalıklarla İlgili Ayet ve Hadisler

PEYGAMBER EFENDİMİZİN (S.A.V) SALGIN HASTALIKLARA KARŞI TAVSİYESİ

Peygamber Efendimizin (s.a.v) Salgın Hastalıklara Karşı Tavsiyesi

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.