“Kendisinde Şu Üç Haslet Bulunan Kimse İmanın Lezzetini Tadar” Hadisi

Îmânın tadını almaya vesile üç özellik nedir? Peygamberimiz (s.a.v.), “Kendisinde (şu) üç haslet bulunan kimse îmânın lezzetini tadar” buyuruyor...

Hak Teâlâ Hazretleri Hucurât sûresinde:

“Mü’minler ancak kardeştirler. Onun için (herhangi bir anlaşmazlıkta) kardeşlerinizin arasını düzeltiniz ve Allah’tan korkun ki, rahmete şâyân olasınız.” ( Hucurât Sûresi,10) buyurmuştur.

Gerçekten mü’minler bir köke, bir asla bağlıdırlar ki oda ebedî hayâtı tahakkuk ettiren îmândır. Mü’minlerin haklarını korumak ve menfaatlarını gözetmekteki din kardeşliğinizi Allah’tan korkarak yapın! Kardeşlik olan yerde şefkat ve merhamet vardır.

KENDİSİ İÇİN İSTEDİĞİNİ MÜMİN KARDEŞİ İÇİN DE İSTEMEZSE

Bir kul kendi şahsı için arzuladığı şeyleri mü’min kardeşleri için de arzulamazsa, îmânı kemâle ermiş sayılmaz. Nitekim; Rasûlullah -sallallahu teâlâ aleyhi ve sellem- bir hadîs-i şerîfinde şöyle buyuruyor:

“Sizden herhangi biriniz şahsı için arzuladıklarını mü’min kardeşleri için de arzulamadıkça, îmân etmiş olmaz.” Diğer bir hadîs-i şerifte:

“Allah için sevmek ve Allah için buğz etmek îmândan bir cüzdür.” buyurulmuştur. Şu hâlde, Şer’î Şerîfe uygun şekilde birbirlerine acımak, birbirlerini sevmek, birbirleriyle yardımlaşmak, İslâmiyet’in haklarını korumak ve Dîn-i Muhammedî’yi mecdine ulaştırmak, bütün Müslümanların üzerine vâcibdir. Ve bu bakımdan bütün mü’minler tek kişi, tek vücûd gibidirler.

Resûl-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şu hadîs-i şeriflerinde bunu ne güzel ifâde buyurmuşlardır:

“Mü’minler tek şahıs gibidirler. Bir uzuv muzdarip olduğu vakit, vücûdun diğer kısımları da uykusunu kaybedip ateşler içinde onun ızdırâbını duyarlar.”

“YEDİ SINIF İNSAN VARDIR Kİ”

Peygamberimiz -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bizleri diğer taraftan Allah Teâlâ ve Tekaddes Hazretlerinin şu hadîs-i kudsîleriyle müjdeliyor:

“Benim için sevişenlere, benim için ziyâretleşenlere, benim için birbirlerine ikramda bulunanlara ve benim için birbirlerine îtimâd edip dost olanlara, benim de muhabbetim tahakkuk etmiştir.” Kezâ Resûl-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir hadîs-i şerîflerinde:

“Yedi sınıf insan vardır ki Allah Teâlâ Hazretleri onları, hiçbir gölgenin bulunmadığı bir günde (Arş’ın) gölgesiyle gölgelendirir. (Bu sınıflardan biri de) birbirlerini Allah için severek, hayatlarını böyle geçiren ve bu hâl üzere vefat eden iki kişidir.” buyurmuşlardır.

İMANIN LEZZETİNİ ALAN 3 KİŞİ

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir gün ashabına şu müjdeyi verdiler:

“Yevm-i kıyamette insanların bir kısmı için Arş-ı A’lâ’nın etrafına kürsüler konacak (o kürsülerde oturacaklar) yüzleri ayın on dördü gibi parlayacak, diğer insanlar feryâd ve korku içinde çalkalanırken onlarda korku ve endişe olmayacak. Onlar öyle dostlardır ki, onlar için ne korku ne de hüzün vardır.

– “Bunlar kimdir yâ Rasûlallah?” denildi:

“Dünyâda iken Allah için birbirini sevenler’’ buyurdular. Diğer bir hadîs-i şerîflerinde:

“Kendisinde (şu) üç haslet bulunan kimse îmânın lezzetini tadar:

  1. Allah Teâlâ Hazretleri ve Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-’in kendisine (Hak’dan gayri) başkalarından daha sevgili olması.
  2. Sevdiği kimseyi yalnız Allah için sevmesi.
  3. Allah’ın lutfuyla küfürden kurtulduktan sonra, tekrar küfre dönmeyi ateşe atılmak kadar kerîh görmesidir.” buyurdular.

Dîne hizmet etmek ancak ve ancak bütün İslâm alemindeki Müslümanların aynı gaye etrafında birleşip aynı duygularla ümmet-i İslâm’ı ve şeriatlarını her türlü tehlikeden korumak ve zafere ulaştırmakla mümkündür.

Kaynak: Mahmud Sâmî Ramazanoğlu, Musâhabe-1, s.13

İslam ve İhsan

İMANIN TADI NASIL ALINIR?

İmanın Tadı Nasıl Alınır?

GERÇEK İMANIN TADINA KİMLER VARABİLİR?

Gerçek İmanın Tadına Kimler Varabilir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.