Kalp Hastası Çocuk ve Gençlere Oruç Uyarıları

Kalp hastası çocuk veya gençler oruç tutabilir mi? Kalp hastaları oruç tutarken nelere dikkat etmeli? Uzmanından kalp hastası çocuk ve gençlere oruç uyarıları .

Kalp rahatsızlığı bulunan çocuk ve gençlerin oruç tutup tutamayacakları, tutmaları durumunda nelere dikkat edecekleri konularında bilgi veren Pediatrik Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Alpay Çeliker, birçok hastanın açlık sırasında uygun beslenme, sıvı alımı ve aşırı sıcaktan korunarak oruç tutabildiğini söyledi.

Çeliker, kalp yetmezliği sorunu olan ve bu nedenle çoklu ilaç tedavisi ihtiyacı bulunan hastalarda uzun süre açlık ve ilaçların zamanında alınmamasının sorun oluşturabileceğine işaret ederek, şunları kaydetti:

“Özellikle kalp yetmezliği skorlamasında sınıf 3 veya 4 olan hastalar bu gruba girebilirler. Kalp yetmezliği şikayeti yaşayan çocuk veya genç hastanın oruç tutması, kalbin kasılma problemleri ve dolaşım içinde bulunan sıvı miktarının artmasına bağlı olarak gündelik fiziksel ihtiyaçlarını devam ettirmekte dahi güçlük çekmesi nedeniyle sakınca gösterebilir. Özellikle kan basıncı düşük olan hastalar bu sürede kendilerini daha kötü hissedebilirler. Önemli akciğer damar hipertansiyonu olan hastalarda ve kan oksijeninin düşüklüğü ile seyreden hastalarda oruç tutmak sorun yaşamalarına neden olabilir. Karmaşık doğuştan kalp hastalığı olan hamilelerin oruç tutması şikayetlerinin artmasına neden olabilir.”

“KALP RİTİM BOZUKLUĞU OLAN HASTALAR ÇOK DİKKATLİ OLMALI”

Prof. Dr. Çeliker, “Kalp ritim bozukluğu olan hasta, ilaçlarının uygun şekilde düzenlenmesi ve genel kurallara uyulması şartıyla oruç tutabilir fakat bu sürede aşırı sıcakta kalmak ve ciddi fiziksel aktiviteler kısıtlanmalıdır.” diyerek, ilaç saatlerinin sahur ve iftar saatlerine göre düzenlenmesi gerektiğini belirtti.

Pediatrik Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Alpay Çeliker, şu bilgileri verdi:

“Ciddi ritim bozukluğu olan hastalarda bu düzenleme, ramazan öncesi dönemde yapılarak etkileri değerlendirilirse daha iyi olur. Çoklu ilaçlarla tedavi edilen, tehlikeli ritim bozukluklarında açlık atakları sıklaşabilir. Oruç tutmanın en önemli etkileri zayıf, kan basıncı düşük olan hastalarda sık görülen hipoglisemi ve hipotansiyon gibi önemli belirtilerdir. Özellikle kalp hastalığı ancak çoklu ilaçlarla kontrol altına alınabilen hastalarda bu belirtiler daha sık görüldüğü için kalp ritim bozukluğu grubunda yer alan hastalar özellikle çok dikkatli olmalıdır. İftar sırasında aşırı sıvı ve tuz alınması kalp yetersizliğini tetikleyebilir. Bu hastalarda göğüs ağrısı, nefes darlığı, baş dönmesi veya bayılma benzeri belirtiler ortaya çıkarsa hemen bir şeyler yenilmeli ve içilmelidir.”

Ritim bozukluğunun en sık belirtisinin çarpıntı olduğunu, bunun yanı sıra kalp vuruşlarının düzensiz hissedilmesi, baş dönmesi, göz kararması, baygınlık hissi ya da bayılma görülebileceğini aktaran Çeliker, "Ramazan süresince genel kurallara uymak oldukça önemlidir. Kullanılan ilaçların kesilmemesi veya uygun şekilde düzenlenmesi, sahur ve iftarda uygun diyet, sıvı ve tuz alımına uyulması, ciddi fiziksel efor gerektiren işlevlerin yapılmaması, sıcak günlerde dışarıda fazla zaman geçirilmemesi, doktorun önerilerine uyulması ve ciddi sonuçlara neden olacak belirtilerin dikkate alınması önemlidir." diye konuştu.

“RİTİM BOZUKLUĞU OLAN HASTA ORUÇ KONUSUNDA MUTLAKA DOKTORUNA DANIŞMALI”

Prof. Dr. Çeliker, "Kalp ritim bozukluğu olan hasta, ramazanda oruç tutma konusunda mutlaka doktorunun fikrini almalı ve doktorun yönetimiyle ramazana hazırlanmalı." ifadelerini kullanarak, günlük aktivitelerde bir miktar düzenleme yapılması ve ekstra efor gerektiren aktivitelerden kaçınılmasını önerdi.

Özellikle taşikardisi olan hastanın, iftar sırasında diyet önerilerine uyması gerektiğini belirten Çeliker, “Sahur öğünlerine düzenle devam edilmelidir. Sıvı alımı da oldukça önemlidir. Açlığın oluşturabileceği istenmeyen belirtiler konusunda hasta ve aile bilinçli olmalıdır.” dedi.

Oruç tutmanın kan basıncını, şeker ve kolesterolü azaltarak metabolik açıdan faydalı etkiler oluşturduğunu ancak bununla birlikte vücutta bulunan sodyum, potasyum gibi önemli maddelerin dengesizliğine neden olabileceğini hatırlatan Çeliker, sözlerini şöyle tamamladı:

“Kalp hastalığı olan bireyler açlık saatleri sırasında olabildiğince dinlenmeli ve hafif fiziksel aktivitelerde bulunmalıdırlar. Sahur sırasında vücuttaki enerji miktarını sürekli sağlayabilecek nişastalı karbonhidratlar (pirinç, irmik, yulaf, pide gibi), sebze ve meyveler yenilmelidir. Ödem sorunu yoksa yeterince su içilmelidir. İftar saatlerinde aşırı yemek ve sıvı, tuz almak sorun yaşamalarına neden olabilir. Yine iftar saatlerinde kızartılmış yiyecekler ve kek gibi tatlılardan uzak durulmalıdır.”

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.