İnsan Suresi 22. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

İnsan Suresi 22. ayeti ne anlatıyor? İnsan Suresi 22. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

İnsan Suresi 22. Ayetinin Arapçası:

اِنَّ هٰذَا كَانَ لَكُمْ جَزَٓاءً وَكَانَ سَعْيُكُمْ مَشْكُورًا۟

İnsan Suresi 22. Ayetinin Meali (Anlamı):

Onlara şöyle denir: “Bütün bunlar, sizin için hazırlanmış bir mükâfattır. Dünyadaki amel ve gayretleriniz böylece kabule şâyan olmuştur.”

İnsan Suresi 22. Ayetinin Tefsiri:

Allah Teâlâ, önce anlatılanlara ilâveten has kulları için hazırladığı nimetleri saymaya şöyle devam ediyor:

        İtina ile işlenmiş ve döşenmiş koltuklar üzerine oturup yaslanırlar. Cennette güneşin sıcağı gibi aşırı sıcak görmeyecekleri gibi, aşırı derecede soğuk da görmezler.

Çünkü cennet kendine has bir nurla aydınlanacak ve orada mü’mine sıkıntı verecek hiçbir şey olmayacaktır. Onları cennet ağaçlarının gölgeleri bürür, meyveleri onlara doğru eğildikçe eğilir. Öyle ki ayakta olan da, oturan da, yatan da onları kolaylıkla alabilir. Uzaklıkları veya dikenli oluşları sebebiyle elleri geri boş dönmez.

        Cennetliklerin önlerinde parlak gümüş kaplarla yemekler, berrak billûr testilerle içecek dolaştırılır. Kadehlerine istedikleri kadar içecek konulup kendilerine ikram edilir. (bk. Zuhruf 43/71)

        Onlara gümüş billûr kadehlerle, içine zencefîl karıştırılmış bir içecekten doldurulup ikram edilir.

Zencefîl, güzel kokusuyla içeceğe lezzet veren çok hoş bir baharattır. Buradan anlaşıldığına göre, cennet ehline içirilen içeceğe yukarıda geçtiği gibi kâh kâfûr, kâh zencefîl karıştırılmaktadır. Yahut bu içecek, kâh kâfûr pınarından, kâh zencefîl pınarından doldurulmaktadır. Kâfûr serinlik, zencefîl ise sıcaklık verir. Cennetliklerin her iki zevki de tatmaları istenir. Zencefil karışımlı olan ve müslümana sadece neş’e üstüne neş’e veren bu içecek de tükenmeyecek kadar çoktur. Çünkü onun kaynağı Selsebîl denilen bir pınardır. Selsebîl, içilmesi gayet lezzetli, tatlı, boğazdan çok rahat geçen bir içecektir.

        Altın ve gümüş kaplara konmuş leziz yemekleri, gümüşten yapılmış billûr kadehlerdeki nefis şarapları dolaştıranlar, etrafa saçılmış inci daneleri kadar güzel, parlak, ihtiyarlamaz, tazelikleri bozulmaz, ölümsüz civanlardır.

Saçılmış inci daneleri, ışıkları birbirine değdiği için güzel ve parlak bir görünüm verir. Bu sebeple o gençler etrafa dağılmış incilere benzetilmişlerdir. Bunların ışığı çevreye vurmakta ve hizmet için dolaşmaktadırlar. Bu manzarayı görenler, bunun gerçekten büyük bir nimet, muazzam bir servet, ihtişam ve devlet olduğunu anlarlar.

        Cennetlikler altlık olarak سُنْدُسٌ (sündüs) denen ince ipekten, üstlük olarak da اِسْتَبْرَقٌ (istebrak) denilen kalın ipekten elbiseler giyerler. Bu elbiselerin renkleri yeşildir. Parıl parıl parlayan bu giysilere ilaveten bileklerine gümüş bilezikler takarlar. (bk. Kehf 18/30-31)

        Rableri onlara tertemiz bir içecek içirir.

Bu içecek hem temizdir, hem temizleyicidir. Onda dünya içeceklerinde bulunan lekelerden eser yoktur. Onu içtiklerinde cennetliklerde de hiçbir leke ve keder bırakmaz.  Çünkü شَرَابًا طَهُورًا  (şerâben tahûren) diye isimlendirilen bu içecek daha önce sözü edilen biri kâfur katkılı, diğeri zencefil katkılı iki çeşit içeceğin ikisinden de üstün ve doğrudan doğruya âlemlerin Rabbi tarafından içirilen, içine hiçbir katkı katılmamış, saf ve tertemiz bir içecektir. Bunu içenlerde Hakk’ın cemâline kavuşma neşesi doğar. Rivayete göre cennetliklere yiyecek ve içecekler verilir. En sonunda da tertemiz bir içecek sunulur ki, bununla kalpleri ve bütün içleri tertemiz olur; dışlarından misk kokusu gibi bir ter halinde taşar. Yine rivayete göre bu, cennet kapısında bir kaynaktır ki her kim ondan içerse yüce Allah onun kalbinde kin, hile ve hasetten veya içinde kirden lekeden eser bırakmaz, hepsini çekip çıkarır. (Fahreddin er-Râzî, Mefâtîhu’l-gayb, XXX, 225) Nitekim bu mânaya işaret etmek üzere: “Biz onların kalplerinde kin ve nefret adına ne varsa hepsini söküp atarız. Dost ve kardeş olarak tahtlar üzerinde karşılıklı otururlar” (Hicr 15/47) buyrulur. Bundan maksadın sırf ruhanî olan bir içecek olup, insanı Allah’ın dışında her şeyden uzaklaştıran ilâhî bir tecelli olduğu da söylenmiştir.

Hikâye olunduğuna göre, Bâyezid-i Bistâmî’ye bu âyeti sormuşlar. Şöyle demiş: “Allah onlara tertemiz bir içecek sundu. Onlardan kendi zatından başka her şeyin sevgisini temizledi.” Sonra da şöyle demiş: “Yüce Allah’ın ikram edeceği bir içecek vardır ki, onu kullarının en faziletlileri için saklamıştır. Bu içeceği onlara doğrudan doğruya kendisi içirir. İçtiler mi coşarlar, coştular mı uçarlar, uçtular mı ererler, erdiler mi ayrılmazlar. Onlar “Gücü her şeye yeten ve hükmü her şeye geçen Hükümdar’ın huzurunda, hoşnut olacakları çok şerefli bir hak ve dürüstlük meclisindedirler” (Kamer 54/55) sırrına ermişlerdir. (bk. Elmalılı, Hak Dini, VII, 5510-5511)

Nihâyetinde Allah Teâlâ onlara hitap ederek, eriştikleri bu nimetlerin dünyada yaptıkları güzel amellerin karşılığı olduğunu, çünkü o amellerinin kabule şayan görüldüğünü haber verir. Bunun melekler tarafından söylenmesi de mümkündür. (bk. Hâkka 69/24; Ra‘d 13/23-24; Zümer 39/73)

Şimdi de Resûlullah (s.a.s.)’e hitap edilerek, onun muazzez şahsında tüm inananlara bu güzel ve ebedi nimetlere ulaşmanın yolu beyân buyrulur:

İnsan Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

İnsan Suresi 22. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.