Fesâd Ne Demektir? Kısaca Anlamı Nedir?

Fesâd ne demektir? Kısaca anlamı nedir? Kur'ân'da fesâd kelimesi kaç yerde ve nasıl geçmektedir? Fıkıh terimi olarak fesâd ne anlama gelir?

Sözlükte "bir şey önceden düzgün, düzenli ve yararlı iken sonradan bu nitelikleri kaybedip değişmesi, bozulması, çürümesi, bir kimsenin itidâl ve doğruluktan sapması, zulüm, karışıklık, kuraklık ve kıtlık" anlamlarına gelir.

Kur'ân'da fesâd kelimesi isim ve fiil olarak 14 âyette, aynı kökten gelen ifsad ve müfsid kelimeleri ise, 36 âyette geçmiştir.

Fesâd kavramı; Kur'ân'da genel olarak, fert ve toplumun yeryüzü ve çevrenin, barış ve huzur ortamının, mal, can ve namus güvenliğinin bozulmasını ve yok olmasını, îmân, ibâdet, ahlâk, hak ve istikâmetten sapılmasını, şirk, küfür, nifâk ve isyân olan inanç, söz, fiil ve davranışları ifade eder.

Kur'ân'da Allah'ın fesadı sevmediği (Bakara, 2/205), eğer insanların bir kısmıyla diğerlerini savmamış olsaydı (Bakara, 2/251), insanların arzularına uysaydı (Mü'minûn, 23/71) ve iki ilâh bulunsaydı (Enbiyâ, 21/22) yeryüzü, gökler ve diğer varlıkların fesada uğrayacağı, denizde ve karada insanların fiil ve davranışları sebebiyle fesadın çıktığı (Rum, 30/41), yeryüzünde fesâd çıkaranların cezasının ölüm olduğu (Mâide, 5/32-33) bildirilmiş; fesâdın istenilmemesi (Kasas, 28/77) ve nehyedilmesi (Hûd, 11/116) emredilmiştir.

Fesâd kavramı hem kâinattaki ilâhî iradeye uygun olan düzen, denge ve kuralların bozulmasını hem de fert ve toplumda Allah'ın istediği nizamın, düzenin, ahlâkın ve ilkelerin bozulmasını ifade eder. İlâhî irâdeye uymayan her türlü inanç, söz, fiil, davranış, kural ve yaşama biçimi fesâddır. Meselâ ekini ve nesli helâk etmek (Bakara, 2/205), mü'minlerin Allah'ın emirlerini tutup birbirlerine destek olmamaları (Enfâl, 8/73), azgınlık, düşmanlık, kindarlık ve savaş kışkırtıcılığı (Mâide, 5/64) birer fesâddır. Fesâd kavramının, fitne, isrâf, bağy (azgınlık), isyân ve zulüm kavramlarıyla eş anlam ilişkisi vardır. Fesâd, salâhın zıddıdır. "İşte âhiret yurdu, onu yeryüzünde böbürlenme ve fesâd istemeyenlere veririz." (Kasas, 28/83) âyeti; fesadın, Allah katında ne kadar kötü bir şey olduğunu beyân etmektedir.

Bir fıkıh terimi olarak fesâd, bir ibadet veya hukukî işlemin, vasıf ve şartlarındaki eksiklik ve bozukluk sebebiyle hükümsüz olması demektir.

Gerek ibadetler ve gerekse hukukî işlemler, kendisinde bulunması gereken rükün ve şartları taşıyıp taşımamasına göre sahih ? fâsit ve bâtıl şeklinde bir ayrıma tabi tutulur. Bir ibadet veya hukukî işlem, kendisinde bulunması gereken rükün ve şartları ihtiva etmesi halinde sahihtir. İşlem rükün veya kurucu unsurlarından birisinin yok olması halinde bâtıl; rüknü ve unsurları tamam olduğu halde şartlarının eksik olması halinde fâsit olur.

Fakihler, ibadetler ve nikâh konusunda fesâd ve butlânın aynı anlama geldiği konusunda ittifak etmişlerdir. İbadetlerdeki eksiklik, ister rükünlerde olsun, isterse şartlarda olsun sonuç aynıdır; ibadet bozulmuş olur. Mesela, rükû, secde gibi namazın rükünlerinden birinin terk edilmesi ile şartlarından birisi olan abdestsiz namaz kılınması arasında fark yoktur. Bunun yanında, usul ve adabına uygun olarak başlanmış bir ibadet, mahiyetiyle bağdaşmayan bir davranış sebebiyle de bozulabilir. Namazda konuşmak, oruçlu iken yemek-içmek böyledir. İster başladıktan sonra bozulan olsun, isterse rükün veya şartlarından birisi olmaması sebebiyle başlangıçtan itibaren batıl olan ibadet olsun, iade edilmesi veya kaza edilmesi gerekir. Bazen de ceza olarak keffâret gerekir. Nikâh konusunda ise, akit geçersiz sayılmakla birlikte, zifaf gerçekleşmişse, doğan çocuğun nesebinin sabit olması, zina cezasının düşmesi ve kadının mehre hak kazanması gibi bazı maddî sonuçlar doğurur.

Fakihlerin çoğunluğuna göre muamelat, yani hukukî işlemler konusunda da fâsit ile bâtıl arasında fark yoktur. Ancak Hanefîlere göre, bu konuda fâsit ile bâtıl arasında bir fark vardır. Hanefîlere göre butlân, hukukî işlemin rükünleri veya bu rükünleri ayakta tutan temel unsurlardan birisinde eksiklik bulunması sebebiyle muamelenin hiçbir hukukî sonuç doğurmamasıdır. Fesâd ise, bu unsurların dışında kalan şartlar veya vasıflardan birisinin yok olması sebebiyle hukukî muameledeki bozukluktur. Bu noksanlık genelde sonradan tamamlanabilir mahiyettedir. Başka bir tanımla akdin sıhhat şartlarından birisinin bulunmaması fesadı doğurur. Genel olarak fesâd sebepleri; akit konusundaki belirsizlik ve bilinmezlik, ikrah ve müfsit şartlardır.

Fâsit akit yasaklanmış olduğu için sahih değildir. Bununla birlikte esas itibariyle kurulmuş sayıldığından maddî varlığının yanında birtakım hukukî sonuçlar da doğurur. Taraflar fâsit akdi feshetmekle yükümlüdürler. Ancak akdin konusunun değişikliğe uğraması veya feshin üçüncü şahıslara zarar vermesi halinde akit feshedilmez. Diğer taraftan, bu tür akitte herhangi bir yolla fesadın giderilme imkânı varsa, feshe gidilmeksizin sebep ortadan kaldırılır ve akit sahihe dönüştürülebilir.

Hanefî hukukçularının ortaya atıp geliştirmiş olduğu fesâd teorisi, gerçekten çok ileri bir hukuk mantığı ve hukuk tekniği olup, günümüz hukuk anlayışıyla birbirine çok yakın benzerlik arz etmektedir.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.