Erkeğin Evlenmesi Caiz Olan Bir Kadınla Yalnız Kalması veya Yolculuğa Çıkması Caiz midir?

Bir erkek evin içinde hangi hısımları ile yalnız kalabilir ve kendileri ile yolculuk yapabilir. Yalnız kalamayacağı hısımlar kimlerdir?

Bir erkek ev, işyeri, büro vb. yerlerde kimsenin girmeyeceği kapalı ya da kilitli kapılar arkasında yalnız eşi ve evlenmesi sürekli olarak haram olan yakın hısımları ile yalnız başına kalabilir ve bunlarla uzun yolculuğa çıkabilir. Bu hısımlar; erkeğe göre anne, nine, kız, kız torunlar, kız kardeş, kardeş kızları ve bunların kızları, hala ve teyze gibi ebedi evlenme yasağı bulunan kimselerdir. Buna fitne tehlikesi bulunmayınca süt anne, süt nine ve süt kardeş gibi hısımlar da eklenir. Üvey anne ile gelinler kayın valide de bu kapsamdadır.

Ancak şunu belirtelim ki fitne korkusu söz konusu olunca yalnız kalmaya ve yolculuğa tevessül edilmemelidir. Çünkü seksen yaşlarında salih amel sahibi bir kayın pederle gelinin yalnız kalması ile, kırk yaşlarında fakat eve kimi zaman sarhoş gelen kayın pederin genç gelini ile yalnız olarak bulunması kendi şartları içinde değerlendirilmelidir.

Buna göre bir erkek yenge, baldız, amca veya dayı kızı ve benzeri, gerektiği zaman evlenmesi mümkün ve caiz bulunan hısımları ile yalnız olarak oturamaz ve bunlarla sefer mesafesinden uzak yere yolculuğa çıkamaz.

Ancak yanlarında üçüncü bir kişi bulunursa yalnız kalmalarında sakınca bulunmaz. Bir hadiste şöyle buyurulur: «Kadın, yanında mahrem bir hısımı olmaksızın yolculuğa çıkmasın.»[1] Diğer yandan Şâfiî mezhebine göre kadın yol güvenliği bulununca yanında kocası veya bir mahremi olmasa da iki ve daha çok sayıda kadın topluluğu içinde yolculuğa çıkabilir.

Dipnot:

[1]. bk. Buhârî, Taksir, 40, Mescid-i Mekke, 6, Sayd, 26; Müslim, Hac, 413 vd; Tirmizî, Radâ’, 15; Dârimî, isti’zân, 46.

Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle Aile İlmihali, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

“ERKEK KADINLA YALNIZ KALIRSA ÜÇÜNCÜSÜ ŞEYTANDIR” HADİSİ

“Erkek Kadınla Yalnız Kalırsa Üçüncüsü Şeytandır” Hadisi

HALVET İLE İLGİLİ AYET VE HADİSLER

Halvet ile İlgili Ayet ve Hadisler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.