Çanakkale Cephesinde Ramazan ve Bayram Nasıldı?

Çanakkale'de bir yandan bağımsızlığı için mücadele eden Türk askeri, diğer yandan bombardıman altında, siperlerde dini vecibelerini yerine getirmeye çalıştı.

https://www.youtube.com/watch?t=18&v=ZFuDu_Jm7x8

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Muhammet Erat, "100. Yılda Şehitlikte İftar Programı"nda yaptığı konuşmada, 100 yıl önce dünyanın şahit olduğu en çetin, zorlu ve en önemli savaşlarından birinin Çanakkale'de gerçekleştiğini söyledi. Erat, savaşlar sırasında askerlerin ramazanı nasıl geçirdikleri hakkında bilgi verdi.

GELİBOLU'DA DÜNYA TARİHİ DEĞİŞTİ

Dünyanın en büyük devletlerinin yanlarında getirdikleri sömürge askerleriyle küçücük yarımadada, Türk'ün ve İslam'ın sesini, Osmanlı'nın varlığını ortadan kaldırmak için büyük bir çabaya giriştiğini anlatan Erat, Gelibolu Yarımadası'nda ortaya konulan mücadeleyle bütün planların alt üst olduğunu, dünyanın tarihinin değiştiğini bildirdi.

24. TÜMEN RAMAZAN BAYRAMI'NDA CEPHEYE GİTTİ

Erat, Çanakkale Savaşları devam ederken ramazan ayında yaşananları aktardı:

"İstanbul'da oluşturulan 24. Tümen, başkomutanlıktan gelen emir doğrultusunda Çanakkale cephesine gönderilmişti. Kemerburgaz ve Alibeyköy'den sonra askerler Eyüp Sultan Camisi'nin önünden geçerken halk Ramazan Bayramı namazından çıkmaktaydı.

Büyük bir tümenin tozu dumana katarak böyle dini mukaddes bir günde cepheye gitmesi halktan birçok kimsenin, özellikle ihtiyar ve kadınların ağlamalarına sebep olmuştu. Bu tümenin askerlerinden İbrahim Arıkan hatıratında, 'Gittiğimiz yerin ne demek olduğunu takdir eden halk, hüzün ve teessürden kendini men edemiyordu. Kova ve bakraçlarla askere su vermeye çalışıyorlardı' ifadesine yer vermiş."

RAMAZAN’DA CEPHEDEKİ HURMA VE ZEYTİN SAYISI ARTTIRILMIŞTI

Erat, Temmuz ve Ağustos aylarında Anafartalar ve Saddülbahir bölgelerinde çetin geçen savaşta, havanın çok sıcak, her tarafta sineklerin olduğunu, su bulma imkanının sıkıntılı olduğunu vurgulayarak, şunları ifade etti:

"Düşmanın, Türk askerinin moralini bozmak için büyük bir çaba içinde olduğunu görüyoruz. Bayram namazı kılmadan önce İngilizlerin bombardımanı artıyordu. Türk askerlerinin rahat bir bayram geçirmemeleri için ellerinden geleni yapıyorlardı.

Ramazan'ı çok zor şartlar altında geçiren askerlerin cephede daha rahat oruç tutabilmesi için hurma ve zeytinin sayısının artırılması, aynı şekilde reçelin ramazan ayında askerin daha çok ihtiyacı olacağı düşüncesiyle daha fazla cepheye gönderildiğini biliyoruz."

TOP ATIŞLARI ALTINDA BAYRAM NAMAZI

Düşmanın top atışları nedeniyle bayram namazının çok kısa sürede kılındığına dikkati çeken Erat, "Bayram sabahı 11. Tümen'de sade bir tören düzenlendi. Erlerin elbiselerinin tozları alınmış, askerler temiz elbiselerle bayram namazı kılmak istiyordu. İmkan dahilinde tıraşlar ve boy abdestleri alındı. Bayram hutbesi uzatılmadı. Erler, namaz sonrasında birbirlerinin bayramını tebrik etmiş, bütün bayram bu kısa süre içerisinde gerçekleşmişti" diye konuştu.

BİR ELDE KILIÇ, BİR ELDE KUR'AN

Erat, Cephede tabur imamları, müftüler, İstanbul'dan gelen medrese hocalarının bir elinde kılıç, bir elinde Kur'an ile askerlerin önünde onlara moral ve motivasyon vererek savaştığının bilindiğini ifade etti. Erat, "100 yıl önce askerlerimizin savaştığı bu topraklarda bugün, bu güzel mekanda rahat nefes alabiliyorsak bu, askerlerimizin son nefesini vermesinden dolayıdır. O nedenle bütün şehitlerimizi rahmetle, saygı ve minnetle yad ediyoruz" dedi.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.