Bakara Suresi 28. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Bakara Suresi 28. ayeti ne anlatıyor? Bakara Suresi 28. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Bakara Suresi 28. Ayetinin Arapçası:

كَيْفَ تَكْفُرُونَ بِاللّٰهِ وَكُنْتُمْ اَمْوَاتًا فَاَحْيَاكُمْۚ ثُمَّ يُم۪يتُكُمْ ثُمَّ يُحْي۪يكُمْ ثُمَّ اِلَيْهِ تُرْجَعُونَ

Bakara Suresi 28. Ayetinin Meali (Anlamı):

Ey kâfirler! Allah’ı nasıl inkâr edebiliyorsunuz ki, ölü idiniz de sizi O diriltti. Sonra sizi öldürecek, sonra tekrar diriltecek, sonra da O’na döndürüleceksiniz.

Bakara Suresi 28. Ayetinin Tefsiri:

Âyet-i kerîmede, kullarına olan büyük ikramlarına rağmen Allah’ı inkâr etmenin; O’nun varlığı, birliği ve azametini görmezden gelmenin nasıl mümkün olabileceği soruluyor. Kur’an’ın burada hitabını, “Siz!” diyerek aniden bizlere çevirmesinde son derece parlak ve hayranlık uyandıran bir belagat, yücelik, ilmîlik ve gerçeklik bulunmaktadır. Bu bakımdan küfür ve nankörlüğü kötülemek ve insanları ondan uzak tutmak için “Allah’ı nasıl inkâr edebiliyorsunuz” sualindeki tesirin şiddeti fevkalade büyüktür. Bundan maksat sormak değil, böylelerini susturmak ve azarlamaktır. Zira nimetin büyüklüğü, bu nimeti verene isyanın da büyük olmasını gerektirir. Hayır, hayır! Allah’ı asla inkâr edemezsiniz. Çünkü:

Başlangıçta hepiniz ölü haldeydiniz, hayatınız yoktu. O zaman şahsınıza ait hiçbir şeyiniz yoktu. İlk olarak bir toprak ve nihayet babanızın belinde bir nutfe olduğunuzu hatırlayın. Böyle iken Allah sizi diriltti, size bir hayat verdi. Nefes alıp verir, gıdalanır, ürer, duyar, düşünür, ister, istediği yere gider, istediği işi yapar, çevresindeki olaylara fizikî ve ruhî kuvvetleriyle dayanır, karşı koyar, etli, canlı, akıllı, fikirli birer insan yaptı. Bunları yapan varlık kim ise, işte Allah odur. O halde bu hayatı size bahşeden Allah Teâlâ’yı asla inkâr edemezsiniz, etmemelisiniz.

Sonra sizi öldürecek, sonra tekrar diriltecek. Unutmayın ki, Allah’ın size ikram ettiği hayat nimeti, ömür ebedi değildir. Geçici ve kısa bir müddettir. Bahar bulutu ve yaz yağmuru halinde geçip gitmekte, bitip tükenmektedir. O, sadece imtihan olmak için verilmiş bir süredir. Ona fazla bel bağlamaya gelmez. Çünkü Allah bundan sonra sizi yine öldürecektir. İlâhî kanun böyle işlemektedir ve ölümden kurtuluş hiç kimse için mümkün değildir. Fakat iş bununla da bitmemektedir. Daha ötesinde ciddi safhalar bulunmaktadır. O sizi öldürdükten sonra tekrar diriltecektir. Öldükten sonra dirilme haktır. Buradaki “sonra sizi diriltir” ifadesi hem kabir hayatı hem de kıyametten sonra dirilme ile de tefsir edilebilir.

Nihayet Allah’a döndürüleceksiniz. Âyetin bu kısmı insanın yol güzergâhındaki son safhayı haber verir. Yaratılan herkes nihâyetinde Allah’a döndürülecektir. Dünya hayatında ne yaptı ve nasıl yaşadı ise ona göre tartıdan geçecek, mükâfat veya cezasına kavuşacaktır. “Artık kim zerre ağırlığınca bir iyilik yapmışsa, onu görür. Kim de zerre kadar bir kötülük yapmışsa, onu görür” (Zilzâl 99/7-8) sırrı ortaya çıkacaktır. Cehennemlikler, “Vahlar, yazıklar olsun bize!” (Yâsîn 36/52) diye pişmanlık çığlıkları atarken, cennet ve rıdvan ehli: “Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamdolsun!” (Zümer 39/75) diyecektir.

Âyet-i kerîmede şu işaretler vardır: Siz bizi gereği gibi tanımamanız ve bilmemeniz sebebiyle mânen ölü idiniz, Allah sizi mârifetiyle ihyâ etti. Sonra sizi öldürecek yani dünya alakalarından uzaklaştıracak ve rahmetiyle kalbinizi nefsinizin esaretinden kurtararak sizi tekrar diriltecek. Hakkı icra edip şeriat ahkâmını korumak sûretiyle de O’na vâsıl olacaksınız. (Kuşeyrî, Letâifü’l-işârât, I, 32)

Gelen ayette de, Allah’ın insanlara olan büyük nimetleri sayılmaya devam etmekte ve şöyle buyrulmaktadır:

Bakara Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Bakara Suresi 28. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.