"Allah Teâlâ’yı Görmek İstiyorsan…"

Kâinat kitâbı, gönül gözüyle okunur. Allah Teâlâ'yı dünyada iken görmek isteyen ne yapmalıdır?

Bin ders-i maârif okunur her varakında,

Yâ Rab, ne güzel mekteb olur mekteb-i âlem!

Ârif Rîvgerî Hazretleri buyurur:

“Allah Teâlâ’nın sanatını temâşâ ve tefekkür ile meşgul olmak, îmânın anahtarlarındandır.

“ALLAH TEÂLÂ’YI GÖRMEK İSTİYORSAN…”

Allah Teâlâ’yı görmek istiyorsan, O’nun sanatını (O’nun bu cihandaki ilâhî azamet ve kudret tecellîlerini) seyret (ve tefekkür et!)”

Kâinat kitâbı, gönül gözüyle okunur. Mü’min; takvâsı nisbetinde, hâdiselerin akışındaki gizli hakikat, ibret ve dersleri okuyabilecektir. Nitekim Hak dostları; kâinat kitâbının sayfalarını birer birer çevirir gibi, bu cihanda nice sır ve hikmetlere âşinâ olurlar.

İşledikleri günahların kasvetiyle, gönül gözü âmâ olanlar ise, bu manzaralardan hiçbir ders çıkaramazlar. Âyet-i kerîmede buyurulur:

(Rasûlüm! Sana karşı çıkanlar) hiç yeryüzünde dolaşmadılar mı? Zira dolaşsalardı, elbette düşünecek kalpleri ve işitecek kulakları olurdu.

Ama gerçek şu ki; gözler kör olmaz, lâkin sadırlar içindeki kalpler kör olur.” (el-Hac, 46)

Kâinatta mikrodan makroya muazzam bir ekolojik denge vardır. Zira her şey ekolojik denge içindedir. Bir ağaçtaki sayısız yapraklardan bir tanesi bile o dengenin dışında değildir, yani her yaprak bir ilâhî takdir içindedir.

Nitekim bir ateist bile hava içindeki oksijenin yok olacağı endişesine kapılmaz, şuurunun altında azamet-i ilâhiyeye dâimâ itimat hâlindedir. Lâkin kalbinin gafletle dolu olması sebebiyle bu bâriz hakikatin ilâhî bir lütuf olduğunu tefekkür ve idrakten uzaktır.

Cenâb-ı Hak, mü’minlerin ibret ve hikmet nazarıyla hayatı okumalarını ve akletmelerini ister. Birçok âyet-i kerîmedeki ilâhî tâlimat şöyledir:

“…Akletmez misiniz?” (el-Bakara, 44; Âl-i İmrân, 65; el-A‘râf, 169…)

“…Hiç düşünmez misiniz?” (el-En‘âm, 50)

“Ey akıl sahipleri! İbret alın!” (el-Haşr, 2)

“Elbette bütün bunlarda (vukuatta, kâinattaki azamet akışları ve kudret nakışlarında); gerçek akıl ve idrak sahipleri için dersler, ibretler vardır.” (ez-Zümer, 21)

Bir toplumun başına gelebilecek; deprem, salgın, sel, yangın ve benzeri âfetleri, tabiî hâdiseler olarak görüp, zâhirî sebepler ve tedbirler dışında, hiçbir mânevî âmil aramamak cihetinde gafilâne telkinler, zamanımızda maalesef yayılmaktadır.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Yıl: 2021 Ay: Aralık, Sayı: 202

İslam ve İhsan

TEFEKKÜR ETMENİN FAZİLETİ

Tefekkür Etmenin Fazileti

ALLAH'A ÎMANIN FAYDALARI

Allah'a Îmanın Faydaları

ALLAH'A İMAN VE İTAAT NEDEN ÖNEMLİDİR?

Allah'a İman ve İtaat Neden Önemlidir?

ALLAH'IN VARLIĞI VE BİRLİĞİ

Allah'ın Varlığı ve Birliği

TEFEKKÜR EDEN İNSAN ŞUURU

Tefekkür Eden İnsan Şuuru

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.